Ömer Pekin, yapıtlarında geleneksel malzeme anlayışını ve resimsel kompozisyon olgusunu farklı bir boyuta taşımayı amaçlarken, objeyi hem sanatsal işi hem de izleyicisini kapsayan bir kavram olarak sunuyor. Pekin geçtiğimiz hafta, Versus Art Project ile birlikte İskandinavya’nın tek uluslararası sanat fuarı olan Danimarka / Kopenhag’taki Enter Art Fair’da yer aldı. Renk ve ışığı, eserlerin özündeki materyal olarak kullanan sanatçının yeni metal heykelleri fuar kapsamında izleyiciyle buluştu. Pekin ile üretim pratiği üzerine sohbet ettik.
Röportaj: Burcu Dimili
Çalışmalarınızda izleyicinin önemli bir yeri bulunuyor. Yapıtı izleyenin deneyim, etkileşim ve yorumu eseri şekillendiren önemli unsurlardan. Yapıt ile izleyici arasındaki diyaloğu nasıl kuruyorsunuz?
Aslında eser ile izleyici arasında oluşan etkileşim, kendiliğinden, istemsiz - veya yeri geldiğinde istemli - şekilde oluşuyor. Bu çevremizdeki her türlü obje ile oluşturduğumuz, algı temelli bir iletişim biçmidir. Yani karşınıza bir obje çıktığında; örneğin bir bitki, onun güneş altındaki rengi, ortaya koyduğu gölgeler, şekiller, gözümüze yansıması, rüzgar ile olan etkileşimi ve bu etkileşimi bizim deneyimlememiz, bu etkenlerin hepsi bir “obje” ile onun ileyicisi arasında var olan bir etkileşimdir. Yaptığım eserlerde de genel olarak bu algıyı daha gizemli yaratabilecek, izleyiciye farklı bakış açılarından farklı algı pencereleri yaratabilecek formlar, dokular ve renkler ile çalışıyorum.
“İzleyiciye farklı algı pencereleri yaratabilecek formlar, dokular ve renkler ile çalışıyorum”
Dijital araçlar çalışmalarınızın önemli bir parçası. Üretim aşamasında ağırlıklı olarak kullansanız da eserlerinizin gerçekliğini daha çok fiziksel olarak tanımlayabiliriz sanırım. Bu iki boyut arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz?
Evet, üretimim gerek mimari eğitimim gerek mesleğim nedeniyle genelde dijital olarak çizimler ile başlıyor. Genelde onu fizikselleştirme boyutunda, renk konusunu dijital dünya ile fiziksel dünya arasında bir köprü olarak irdeliyorum. Bir objenin, malzemesinden öte, bir rengi olabileceği görüşündeyim. Örneğin, kırmızı bir bina, mavi bir heykel, siyah/beyaz bir resim, bu objelerin yapım tekniğinin bir parçası olarak görülebilir. Bu renk, dijital ortamda da fiziksel dünyada da geçerli bir malzemedir. Bu bakış açısı içerisinde, dijital ve fiziksel arasında bir denge kurmayı deniyorum.
Mimari eğitiminizin sanat üretiminize kattığı perspektif nedir
Bahsettiğim gibi, materyal algısı, dijitalde planlama ve fiziksel üretim arasındaki ilişkiler, kompozisyon konusundaki düşüncelerim başta olmak üzere, sanat pratiğimin tüm temeli mimari eğitimime dayanıyor.
Yapıtlarınızda geleneksel malzeme ve resimsel kompozisyon algısını yeniden tanımladığınız söylenebilir. Bu da nesneye bakış açınız ve konumlandırışınıza yansıyor. Bu yaklaşımınızı açıklayabilir misiniz?
Yeniden tanımlayabilmek çok büyük bir söylem, umarım böyle bir başarı ileride olur! Nesnelere bakış açım, belirttiğim gibi, farklı kişilerin aynı konuyu, aynı durumu veya aynı objeyi farklı şekillerde yorumlanabilmesi nedeniyle gelişti. Günümüzdeki dünya tüm açılardan, özellikle sosyal medya devrimini takiben, “multiverse” gibi bir yolda geliştiğini düşünüyorum. Benim dünyam ile bir başkasının dünyası birbirinden oldukça farklı, aynı ortamda yaşıyor olsak da başka “dünyalarda” yaşadığımız söylenebilir. Bu sadece gündelik bakış açısı değil, sanat, mimari ve pek çok kreatif iş için oldukça ilginç olduğunu ve üzerine düşünülmesi, araştırılması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu araştırmayı da ben, birden fazla algı katmanına sahip objeler yaratabilmeyi deneyerek ilerletmeye çalışıyorum. Umarım, dünyanın ileri gidebilmesi için de bahsettiğiniz, nesnelere ve tabii nesnelerin ötesinde tüm bireylerin birbirine olan algısı değişerek kendimizi daha ileriye taşıyabiliriz.
Oikos Stools @ Develi Han, 5. Mardin Bienali
Üretimlerinizi çok duyulu olarak tanımlayabiliriz sanırım. İşitsel, görsel ve dokunsal ögeler sıklıkla kendine yer buluyor. Renk ve ışık detayları ise en ağır basan ögelerden sanıyorum. Çalışmalarınızda renk ve ışığın yerini nasıl tanımlarsınız?
Aslında eserlerin ve tüm kreatif üretimimin temelinde izleyici veya kullanıcı ile obje arasında oluşan, algı temelli ilişki var. Bir objeyi algılamak bahsettiğiniz tüm duyu organları ile oluşuyor. Bunlar içerisinde ise, en çok, göz ile algıda yanılsama oluşuyor. Bu nedenle renk ve ışık ile oluşan çoklu algı ve bunun üzerine kurulu oyunsal bir sanat yapıtı temel düşüncemi en iyi deneyimleyebildiğim medyum oluyor.
Enter Art Fair kapsamında yeni metal heykelleriniz sergilendi. Bu çalışmalarınızı sizden dinleyebilir miyiz?
Tabii, Painterly Object serisinin devamı olarak üretilmiş, duvar heykelleri sergilendi. Bunların tamamı üzerine argon kaynağı ile dokular işlenmiş alüminyum plakalardan oluşuyor. Farklı kompozisyon ve biçimler ile izleyici ile farklı ilişkiler yaratılmaya çalışılıyor. Objelerde genel olarak daha resimsel kompozisyonlar var.
Gelecek projeleriniz arasında neler yer alıyor?
Başta üzerine düşündüğüm ve çalıştığım bir kişisel sergim var. Bununla ilgili çok fazla detay şu anda veremiyorum. Bununla birlikte üretilen fiziksel işler ile dijital işler arasında kurulan ilişki üzerinde yoğunlaşıyorum. Geçtiğimiz senelerde çok hızlı başlayıp, bir anda ateşi sönmüş olan dijital eserler (NFT) ve Türkiye’de çokça oluşmuş olan dijital sanat üzerine düşünerek, bunun daha ötesine geçebilecek projelere yoğunlaşmak istiyorum.
Ömer Pekin 1991 İstanbul’da doğdu; İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor. Mimari eğitimini Avusturya’daki Akademie der bildenen Künste Wien’de gerçekleştiren Pekin, yüksek lisansını SCI-Arc, Southern California Institute of Architecture’da tamamlamıştır.
Ömer Pekin dijital ortamda geliştirilmiş mimari kompozisyonları sanatsal boyutta incelemek için kendi geliştirdiği yazılımlar aracılığıyla resimler yaratıyor. Yazılımları sanat ve mimari arasında görsel bir pratik tanımlayarak her seferinde birbirinden farklı formlar yaratmayı amaçlıyor. Bunu yaparken, Ömer Pekin dijital kaynaklara geçici bir maddesellik vererek analog resim yapma teknikleriyle ilişkilerini inceliyor. Amacı fiziksel nitelikle dijital sonucun arasındaki ilişkiyi sorgulayarak, her biri form ve kalıp açısından ayrı estetikleri olan farklı gerçeklikler yaratmaktır. Eserleri dijital imajlar, printler, üç boyutlu objeler ve diğer farklı medyumları kapsamaktadır.Ömer Pekin’in işleri Avusturya, Türkiye ve A.B.D.’de farklı lokasyonlarda sergilenmiştir.