Medya partneri olduğumuz Avrupa’nın en önemli tasarım ve yaratıcılık etkinliklerinden OFFF Barcelona'yı geride bıraktık. Üç gün süren etkinlikte yaratıcı endüstriye yön veren isimlerle bir araya gelme ve görsel tasarım dünyasının geleceğine dair önemli başlıkları tartışma fırsatı bulduk. Etkinlikte öne çıkan başlıkları ise Mercado okuyucuları için derledik.
Yapay Zekaya Karşı Özgünlük
Her sektörde olduğu gibi görsel tasarım dünyası da yapay zekanın domine ettiği bir alana dönüştü. AI programlarını kullanarak imaj üreten herkesin kendisini sanatçı olarak tanımlaması ve sosyal medyanın benzer milyonlarca AI görseliyle dolması herkesi olduğu kadar dijital üretim yapan tasarımcıları da rahatsız etmiş durumda. Hatırlayacağınız üzere Merriam-Webster sözlüğü, 2023 yılının kelimesini “authtentic” olarak belirlemişti. “Kendi karakteri ve ruhu olan” anlamına gelen bu kelime, yapay zekanın yükseldiği günümüzde özgünlüğün önemine vurgu yapıyor. Etkinliğe katılan yaratıcıların hemen hepsi yapay zekanın bir sanat üreticisi değil bir ilham aracı olarak kullanıldığı zaman yaratıma katkıda bulunduğu konusunda hem fikir. Yapay zekaya karşılar mı? Elbette hayır. Ancak tasarımcı olarak özgün olabilmek için yapay zekayı doğru kullanabilmenin önemi giderek artıyor çünkü tasarımcı olma yolunda ilk adımını atan çoğu genç, kolaya kaçmayı tercih ederek tuzağa düşüyor ve yapay zeka ile birbirinin aynı olan prototip işler üretiyor.
İşin ilginç yanı dijital üretim yapan pek çok tasarımcı ve sanatçı da analog teknikler kullanıyor. Hatta son ürün dijital olsa dahi sürecin çoğunda analog ilerlemeyi tercih ediyorlar. OFFF 2024’ün açılış filmini tasarlayan Studio Mals ve Setreset Films ekipleri bunun güzel örneği. 3D animasyon olarak görünen film tamamen analog teknikler kullanılarak çekilmiş. Sunumlarının başında yazan “Made by hand” sözü bunu çok güzel özetliyor. “AI ile her şeyi yapabiliriz ancak bunu tercih etmiyoruz.” diye de ekliyorlar. Filmde yer alan karakterler gerçek kuklalar. Bunları da Youtube’dan tutorial izleyerek kendileri yapmışlar. Her şey dijitalleşirken insan yapımı olanın daha da değer kazandığı bir döneme girdiğimize şüphe yok.
Kodlama ve Tipografi
Etkinliğin öne çıkan ismi bize göre yaratıcı kodlama ve grafik tasarımı bir araya getiren Talia Cotton’du. Pentagram’da başarılı bir tasarımcıyken cesur bir adım atıyor ve kendi ismini taşıyan stüdyosunu kuruyor. Üzerinden henüz bir yıl geçmiş olmasına rağmen bu kısacık sürede pek çok global markayla inanılmaz yaratıcı işlere imza atmış. Peki Talia’yı farklı kılan ne? Grafik tasarımda ana araç kodlamayı kullanarak yeni potansiyelleri keşfediyor. Kodlama ile tasarımın sınırlarını ortadan kaldırabileceğini göstermek için kendi web sitesini bir deney alanına dönüştürmüş. Her yıl web sitesini farklı kodlama tekniklerini kullanarak yeniliyor. Etkileşimli tipografik tasarımları web sitesine giren kişiyi tasarımın bir parçası haline getiriyor.
Yaratıcı Challenge’lar
Alanında başarılı olan tasarımcıların hikayelerinde ilginç bir ortaklık var: Kendi tekniklerini geliştirmek için düzenli olarak tasarım challenge’ları yaratmaları. Örneğin görsel tasarımcı Baugasm şuan kullandığı farklı teknikleri, kendi için belirlediği “1 Poster Everyday for 1 Year” hedefi ile geliştirdiğini belirtiyor. Hiçbir tasarımda aynı teknikleri kullanmayarak bir yıl boyunca her gün farklı bir “Photosop tool” denemiş. Çıkan posterlerin %90’ını çöp olarak tanımlıyor ama bu sayede özgün pratiğini keşfedebilmiş. Aynı şekilde 3D tasarımcı Vincent Schwenk de “Create a Daily Artwork” hedefiyle yıllardır her gün farklı bir tasarım yapmak üzere bilgisayar başına geçiyormuş. Her gün yepyeni materyal ve form denemeleri yaparak modelleme konusunda kendisini bir üst seviyeye taşımış. Bu arada bu tasarımların hiçbiri müşteri siparişi veya iş olmadığını da not düşelim.
Görsel İşitselleştirme
Etkinlikte gerçekleştirdikleri performansla ilk kez tanıştığımız isimlerden birisi de Playmodes oldu. Görsel-işitsel bir araştırma stüdyosu olan Playmodes, kendi yarattıkları teknolojilerle ses tasarımı ve görsel-işitsel deneyimler hayata geçiriyor. Renkleri ve formlarına göre ses üreten görüntüler kullanarak müzisyenlerin canlı olarak müzik kompozisyonları oluşturduğu “Forms” isminde bir performans sahnelediler. Grafik tasarım müzik yaratabilir mi? sorusuna cevap olarak kendi geliştirdikleri bu tekniğin ismi “image sonification” yani görsel işitselleştirme. Bu kavramın çoklu duyusal deneyimin geleceğinde önemli bir role sahip olacağına şüphe yok.
Sosyal Medya Detoksu
Yaratıcılıkla dolu sunumların pek çoğunda tasarımcılar, kendi yaşadıkları zorlu mental durumlardan da bahsettiler. “Creative Burnout” denilen yaratıcı tükeniş durumu yaratım sürecinin doğal bir parçası olarak kabul ediliyor ancak son dönemde sosyal medya ile birlikte artan üretim yapma baskısı tasarımcıların mental sağlığında ciddi sorunlara yol açıyor. Sosyal medyanın yarattığı mental sorunlar listesinin ikinci sırasında ise odak kaybı yer alıyor. Her ne kadar yaratıcı isimlerin çoğu sosyal medya sayesinde popüler olsalar ve global markalarla bu sayede çalışsalar da sosyal medyanın yarattığı toksik etkinin farkındalar. Bunu en az hasarla atlatabilmek içinse üretim süreçlerinde katı bir sosyal medya detoksuna giriyorlarmış.