Tasarımla zanaati birleştiren üretimleriyle Türk tasarım dünyasında önemli yere sahip olan Ham:m markasının kurucusu iç mimar Muhammet Taşlı, kendisine ilham veren ve doğal malzemeleri odağına alan 3 projeyi Mercado okuyucularıyla paylaştı.
"Öncelikle bu seçtiğim projeler benim naçizane hayata bakış açımı değiştirmiş projeler. Her biri, doğal malzemelerin yaratıcılıkla kullanımının başarılı birer örneği. El yordamıyla yapılmış işler. Bu hissi çok seviyorum. Mimari bakış açımı yansıtan bu özgün çalışmaların, sizlere de ilham olmasını umuyorum."
ROTH AZULIK, Tulum
“Roth ile ilk tanışmam Tulum’a karşı oluşan hayranlığımla başladı. Tulum müthiş bir turizm destinasyonu ve Roth Azulik’in TULUM sahilinde ve sahilin biraz uzağında yer alan UH MAY olarak iki yeri var. Bu iki yer birbirinden ayrı ama birbirine ortak anlayışla bağlı yerler. El yordamıyla ve tamamen primitif bir hisle yaratılan bu mimari şaheserlerin beni en etkileyen yanı sadece yapı değil. Yapıyla ilişkilendirilen doğa, doğa ile ilişkilendirilen modern ihtiyaçlar, moda, gastronomi, sanat ve hotel anlayışının hep bir arada harmanlaması demek. Bu harman aslında bana arınma gibi hissettiriyor. Roth Azulik’e henüz gitmedim ama gitmiş kadar aşk duyduğum bir yer. Tasarlanmış şeylerin böylesine doğayla uyumlu ve heykelvari yapılması beni hep şaşkınlığa uğratır.”
Eko-otel konseptinin en sıra dışı ve başarılı örneklerinden biri olan Azulik, yeni bir disiplinlerarası destinasyon olma hedefiyle Meksika Yucatan ormanının derinliklerinde inşa edildi. Roth, tümü çevreye duyarlı olan ve her biri karbon ayak izi bırakmamalarını sağlamak için inşa edilen büyüleyici bir tasarım kurgusuna sahip. Mekanlar, yerden tavana uzanan, bölgeye özgü asma benzeri bir bitki olan ham 'Bejuco' ahşap zeminler dahil olmak üzere yerel kaynaklı malzemeler kullanılarak inşa edilmiş. Bu antropomorf yapılar, ahşap kanopi benzeri çatılara sahip ve yüzer köprülerle birbirine bağlanan çeşitli odalar ve ağaçlar arasındaki boşluklar tarafından yönlendirilen dolambaçlı yollarla doğal olarak yerden büyüyor gibi görünüyor. Çok yönlü ve esnek bir kompleks olan Azulik, yenilikçi bir sanat alanı ve tasarıma adanmış bir laboratuvar dahil olmak üzere bir dizi yaratıcı alanı kapsıyor. Ayrıca evrensel sanat ve zanaat diline odaklanan bir okulu ile yerel Maya nüfusunu, ikamet eden sanatçıları, uluslararası öğrencileri ve akademisyenleri bir araya getirmeyi hedefliyor.
PRESENCE IN HORMUZ - MAJARA RESIDENCE, Hürmüz
“Macera evleri desek ismiyle müsemma bir tanım olur. Proje bu yıl çok fazla farkındalık yaratan bir süreç doğurdu. Aslında projenin yapı tasarımı ZAV Architects tarafından yapılsa da felsefesinin çok daha eskilere dayandığını biliyorum. Bu projeden çok daha önce keşfettiğim mimar Nader Khalili’yi tanımak gerekiyor. Mimar Nader şöyle diyor: “Dünya’da var olan her bir insanın bir yuvası, başını sokabilecek bir evi olabilmeli.” Kendisi önce İran’da sonra Türkiye’de sonra ise uzun süren yaşamını Amerika’da Kaliforniya’da sürdürüyor.
Hayranlıkla takip ettiğim tamamen kendine has yapım tekniğinin de mucidi olan bu mimar aslında dünyaya çok büyük mesajlar veren biri. Malzemenin en doğalını yani toprağı kullanarak insanlara zamansız evler yapmayı öğretiyor. Bu evler NASA tasarından keşfedilip bir yapım tekniği olarak uzay da kullanılabileceği üzerine araştırmalar yapılıyor. Yaptığı işleri ve özellikle Kaliforniya’da kurduğu enstitüyü inceleyince daha iyi anlaşılıyor olacağım. Bu kadar eski usul ancak bu kadar bugüne ait bir yapım tarzı çok az mimarın farkında olduğu bir şey. Keşfettiğim için hep kendimi şanslı hissediyorum. Hürmüz Boğazı’nda yapılan Macera evleri işte Nader’den esinlenip orada yaşayan yerel halkın birlikte yaşama kültürünü tekrardan var etme çabasıyla birleşiyor. Yerel olmayan hiçbir malzeme kullanılmayan bu proje gerçekten yerel halkın yaşaması, tüm yaşamsal ihtiyaçlarını tek bir çatı altında karşılaması için yapılıyor. Tam da Nader’in keşfettiği her kesin bir yuvaya sahip olma hakkı var felsefesiyle uyuşuyor. Böylesi karmaşık bir bölgede doğru ve güzel bir projenin yapılması bence dünyaya da umut aşılıyor.”
Majara Residence, mimarinin sadece “bina tasarlamak” değil, aynı zamanda sosyal, kültürel ve hepsinden önemlisi topluluk düzeyinde gerçek bir fırsat olduğunun açık bir örneği. Proje, Orta Doğu'dan petrol sevkiyatının kontrolü için stratejik bir bölge olan İran'ın güneyindeki Hürmüz Adası'nda yer alıyor. Güzelliğine rağmen adanın konumu, yasadışı kaçakçılık faaliyetlerini destekliyor ve yerel toplumun yoksulluğu da onları buna dahil etmek için bir bahane haline geliyor. Majara Residence, adanın yerel toplumunu güçlendirmek için ZAV Architects'i işe alan bir yarı kamu kurumu olarak faaliyet gösteren ve bir dizi kentsel gelişim işbirliği planlayan Presence in Hormuz projesinin bir parçası.
Estetik açıdan proje, İranlı mimar Nader Khalili'nin kil ve kum kullanan yenilikçi ve basit bir yöntem olan süperadobe tekniği ile inşa edilmiş çok sayıda renkli küçük ölçekli kubbeden oluşuyor. Kubbelerin küçük ölçekli olması, onları yerel esnaf ve vasıfsız işçilerin yapım becerileriyle uyumlu hale getiriyor. Sonuç olarak, Majara sadece estetik açıdan güzel bir kubbe seti değil, yerel topluluk etrafında dönen gerçek bir sosyal ve politik manifestodur. Topluma yerel inşaat tekniklerini öğretmenin basit eylemi, yasadışı petrol ticaretini terk etme fırsatı veriyor. Dahası, çok amaçlı bir kültür merkezinin dahil edilmesi, toplum ve onun gelecekteki gelişimi için bir başka önemli şans olan turizmin kapılarını açmakta.
OMM MODERN MUSEUM, Eskişehir
“Hem ülkemiz de Kengo Kuma’nın bir işinin olması, hem de bulunduğu Odunpazarı’nın eşsiz bir yer olması bence projenin bu kadar popüler olmasını sağladı. Kengo Kuma bizim kubbemizi OMM’da kendine has üslubuyla öyle güzel yorumlamış ki, gezdiğim de bunun bir felsefe ile yapıldığını bir amacı olduğu hissini yaratmıştı. Mimari olarak Odunpazarı geleneksel mimarisi ile uyumsuz olması eleştirel bir şey değil çünkü OMM binası araziye oturuş şekliyle topoğrafyaya çok güzel uyum sağlıyor. Topoğrafyaya uyum sağladığı için de aslında bir havzanın içinde tek başına ve özgün şekilde durabiliyor. Uyumsuzluğu zaten tasarlanmış bir şey olduğu hissini uyandırıyor. Bizim benzeşmek yerine bazen aykırı ama bu kadar doğal bir malzemeyi böylesi kullanan yapı tasarımlarına çok fazla ihtiyacımız var. Eskişehir için de bizim için de çok değerli. Yapının tamamında çok az beton, bolca lamine ahşap kullanıldığı için insana çok daha yakın geliyor. Bizim geleneksel malzeme olan doğal ahşapla neler yapabiliriz sorusuna da bir cevap niteliği taşıyor.”
Dünyaca ünlü Japon mimarlık ofisi Kengo Kuma and Associates imzasını taşıyan Odunpazarı Modern Müze – OMM, yapı ve bulunduğu lokasyon arasında güçlü bir bağ kuruyor. Tasarım, Odunpazarı bölgesinin tarihi dokusunu çağdaş bir bakış açısıyla buluşturuyor. Odunpazarı sivil mimarisi, Osmanlı kubbe mimarisi ve geleneksel Japon mimarisinden esintiler taşıyan OMM mimarisinde dört ana unsur ön plana çıkıyor: Geometri, ışık, kümelenme ve ahşap. Basit geometrik çizgilerin karmaşık görüntülere dönüşmesi, mekana süzülen nitelikli ışık, tek bir çizgiyi takip etmeyen formlar ile sıradanlığı kıran mimari kümelenme ve Odunpazarı’nın tarihi dokusuna gönderme yapan ahşap yapı sistemi, müze mimarisinin ilham kaynaklarını oluşturuyor.
1987 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Muhammet Taşlı, bir zanaatkar olan babasının atölyesinde doğal malzeme ile birebir iletişim kurarak büyüdü. Haliç Üniversitesi'nde aldığı iç mimarlık eğitiminin de katkısıyla tasarım ve zanaati bir araya getiren bir yaklaşımla üretime başladı. 2010'da Ham:m’ı kurdu. Günümüzde markanın kurucusu olarak CEO'luk görevini yürütürken bir yandan mtWorks markası ile iç mimari, ürün ve marka tasarımı işleri yürütmektedir.