Sanat kariyerinin başında olan bağımsız yeteneklerin çalışmaları için benzersiz bir keşif alanı yaratan Mamut Art Project, bu yıl da zengin içeriği ile dopdolu bir deneyim sunuyor. 43 sanatçının eserleri ve “Dreamscapes” adı altında özel bir seçkinin de sergilendiği Mamut Art Project 2021'de radarımıza giren 3 sanatçıyla kısa bir sohbet gerçekleştirdik. Sergiyi 31 Ekim tarihine kadar Yapıkredi bomontiada'da ziyaret edebilirsiniz.
Deniz Zaide Korkmaz
Mamut Art Project 2021'de yer alan eserlerinin hikayesinden bahsedebilir misin?
2020 yılının başında başladığım Self-Destruction projesi ‘organsız beden’ ve ‘abject’ kavramları üzerinden yola çıkarak yaptığım bir seri. Bedenin çeşitli uzuvlarının ve bedenden çıkan sıvıların yer aldığı eserlerimde cenin, bağırsak dışkı, kusmuk gibi parçalar yer alıyor. Eksik, parçalanmış ve yıkıma uğramış, ucube bedenin yeniden inşası üzerine. İğrenme ediminin rahatsızlık verici yanını, acı ve hazzın ikiliği ile birlikte işlerimde görebilirsiniz.
Kendine özgü geliştirdiğin sanat pratiğinin ortaya çıkış süreci nasıldı?
Farklı disiplinlerde çalışmalar üretiyorum. Lisans eğitimimi heykel üzerine aldım ama illüstrasyon da hayatım da hep yeri olan ve yapmaktan keyif aldığım bir şeydi. Yaklaşık iki yıldır da dijital olarak işler üretiyorum. Dijital alanda illüstrasyon, 3d modelleme ve video art üzerine çalışmaya başladığım dönem görsel algım daha farklı bir yöne doğru gitmeye başladı, yapabileceklerimin sınırının olmaması ve aklımda olan fikri daha iyi yansıtmaktan çok keyif aldım. Dijital alanda geliştirdiğim pratiği heykel üretimime de yansıtma isteği ile farklı malzeme ve form arayışlarına girdiğim bir süreç oldu. Dolayısıyla zaman içerisinde üretim yaptığım disiplinlerin birbirinden beslendiği görsel bir dil oluşmaya başladı.
Gelecek planlarında neler var?
Dijital üretimlerime ağırlık vermeyi düşünüyorum bir süre. Onun dışında hem dijital hem de fiziksel işlerimin olduğu bir sergi fikri var aklımda.
Ferhat Tunç
Mamut Art Project 2021'de yer alan eserlerinin hikayesinden bahsedebilir misin?
Mamut Art Project 2021’de 2 farklı işim bulunmakta. Bu işlerin medyumu aynı fakat sunduğu bağlamlar birbirinden farklı. “Oluş ve Bozuluş” serisi varlıkların fiziki yönünü, “Harflerden Hecelere, Hecelerden Kelimelere, Kelimelerden Cümlelere, Cümlelerden Anlamlara ’’ ise 12 ciltlik ansiklopedinin küllerinden oluşarak cümlelerin oluşturdukları anlamları yok ediyor. Yanma eylemi sonucu heterojen yapıya dönüşerek soyut bir biçim alan kül, varlıkları tanımlarken kullandığımız kelimeleri veya fiziki boyutlarındaki temsil biçimlerini yok ederek duyguyu ön plana çıkarmakta. Bu, bir nevi tanımlamalardan kurtulma şekli çünkü bir tanımlama yaparken çoğu kez biçimi takip eden bir üslubun olduğunu düşünürüz. Biçimin kişi üzerinde oluşturduğu duyguyu yok sayarak anlatımlarımızın bizde oluşturduğu duygunun herkeste oluştuğu fikrine kapılırız. Bu nedenle üretimlerim, günlük yaşantı içerisinde ilişki kurduğum varlıklara dair bir temsilsizlik hali sunmakta.
Oluş ve Bozuluş, Cam Fanus İçerisinde Kül & Demir Çerçeve
Kendine özgü geliştirdiğin sanat pratiğinin ortaya çıkış süreci nasıldı?
Foucault’u 2015 yılında okuduğumda “Kelimeler ve Şeyler” kitabının bir kısım vardı. O kısım aklım beni yanıltmıyorsa şu şekildeydi; “…Gördüğümüz şeyleri istediğimiz kadar anlatalım, görünen şey hiçbir zaman söylenen şeyin içine sığmaz.”. Denk geldiğimden beri bu kısım her daim aklımın bir köşesinde durdu. Hayatımızda tanık olduğumuz anlara dair cümleler kuruyoruz, bir takım tanımlamalar içerisindeyiz ama bu tanımlamalar ve anlatılar dilin sınırı içinde mümkün. Bir şekilde dilin sunmuş olduğu temsil yapısından kurtulma hali içerisindeydim. Bu temsilsizlik halini en iyi verebileceğim medyumun kül olduğuna karar verdim. Çünkü yanma eylemi varlığın mevcudiyetine ilişkin erişimi tüketse de bu tüketimin sonucunda madde, kül kalıntıları bırakarak varlığın mevcudiyeti arasındaki ilişkinin sürmesine de izin veren hali vardı. Yani kül hem burada olmayı hemde olmamayı içeriyordu, dilin oluşturduğu duygunun birer izi gibi.
Gelecek planlarında neler var?
Sergiye bir kaç ay kala Mamut Art Project’in editörü Nilüfer Şaşmazer’den Jacques Derrida’nın “Cinder” adlı bir kitabının olduğunu öğrendim. Derrida bu aralar yoğunlaştığım bir yazar. Bu durum benim için manidar oldu. Çünkü kitap, bir kül felsefesi öneriyordu. İngilizce çevirisi olan bu kitap Fransızca bilmeyi de gerektiriyordu, bu nedenle okuduğum bazı yerleri anlamakta zorluk çektim. Kısa vadedeki planlarım arasında bu kitaba yoğunlaşmak var. Belki o zaman bu kitabın hakkını verebilirim. Bunun dışında ise şimdilik akademik bir ilerleme isteği içerisindeyim. Tüm bunların haricinde zihnimde olan üretimleri hayata geçirmek önceliğim olacak.
Studio Pinprick
Mamut Art Project 2021’de yer alan eserlerinizin hikayesinden bahsedebilir misiniz?
Bu yıl gerçekleşen MAP sergisinde 2 seriden işlerimiz ile yer alıyoruz.
“Anonim Masallardan Mitolojik Gerçeklere” serisinde yer alan çalışmalar mitoloji ve masallar diyarı arasındaki egzotik konuları, iyilik ve kötülük eksenleri üzerinden değerlendirir, geçmiş ve bugünü bir potada harmanlar. Çalışmalarda izlenen karakterin, yaşadığı evren ve nereden geldiği, nereye gittiği rotası muğlak biçimde izleyiciye sunulmuştur. Her bir çalışmada tıpkı bir dizi bölümü gibi yaşadığı olayların yansıması aktarılır. Dünyaya gelişi tinsel bir göz ile değerlendirilirken doğum anında dahi bir maske ile ilk kez izleyiciye bakar. Burada karakterin insan yaşamı içindeki maskeler ve kimlikler arasındaki geçişi, doğduğu an itibariyle ona verilen görev ve sorumluluklar ile olmak istediği benlik arasındaki yapı bir varsayım olarak sunulur.
“Her Şey Büyüdükçe Giderek Kendine Benziyor” serisi tinsel bir varoluşa temellenir. Yüzeyde izlenen imgelerde gözleriyle dik biçimde sizi izleyen, daima mutlu bir anı hissettiren bir karakter belirir. Gerçek dünyada bu karaktere herhangi bir cinsiyet rolü tanımlanmamış, sadece kendi içindeki iyilik ve kötülüğü temsil edebilecek bir yapı sunulmuştur. Bu isimsiz karakter herkesi ve her şeyi eşit biçimde izlemektedir. Bu bakışlar bilinmez sırların dahi bilinir olduğu, gizemlerin açığa çıktığı belirsiz ama bir o kadar da keskin bakışlardır. Karakterin yüzündeki birçok göz, izleme ve gözlemleme olgusuna vurgu yaparken dikkat çekici gülümseme ise Arkaik heykellerde yer alan ikonik gülüşlere benzemektedir.
Kendinize özgü geliştirdiğiniz sanat pratiğinin ortaya çıkış süreci nasıldı?
Pandemi döneminde nakış ve dokuma teknikleriyle ilgilenmeye başladık. Eskişehir’e taşındığımız dönemde Punch tekniğiyle yaptığımız denemeler üretim açısından bizim için çok doyurucu oldu. Daha sonra birlikte üretim yapmaya başlayarak Studio Pinprick isimli kolektif sanat ve tasarım atölyesini kurduk. İçerik geliştirerek yaptığımız üretimler zaman içerisinde farklı yüzeylere bir süre sonra tuval resimlere dönüşmeye başladı.
Gelecek planlarınızda neler var?
Biz çocukken üç tarafı denizlerle çevrili gelişmekte olan tarım ülkemiz artık hayal kurmak için çok kısır bir yer. O sebeple artık akışta karşımıza çıkanları karşılıyoruz.