Psychedelic sanattan ilham alan çalışmalarıyla öne çıkan illüstratör ve dijital sanatçı Ozan Atalay ile kripto sanat dünyası üzerine sohbet ettik.
Ozan Atalay kimdir, biraz kendinden bahseder misin?
Bu soru her zaman benim için cevaplaması en zor olan, sorulduğu zaman kilitlendiğim bir konu olmuştur. En kısa haliyle Eskişehir’de yaşıyorum ve çizime tutkulu bir kişiliğe sahibim denebilir.
Çok detaylı ve kompleks bir görsel dile sahipsin. Kendine özgü bu görsel dilin ortaya çıkış süreci nasıldı?
Bu görsel dilin ortaya çıkışı daha çok ilgimi çeken ve detaylı işler üreten sanatçıların çalışmalarına imrenmem ile başladı. Aynı zamanda yaptığım çalışmalarda sürekli bir şeyler eksikmiş gibi geliyordu ve "tamam, artık bitti" hissiyatını yakalayamıyordum. Bu doğum sürecinden sonra da sıkışıklığın beni iyi hissettirdiğine ve daha iyi ifade ettiğine karar verdim ve böyle ilerledi. Hatta artık bazı çalışmalarımda bir süre sonra kontrolden çıktığımı fark edip "bu kadar yeter, artık durmalısın" diyorum.
Çalışmalarında psychedelic sanatın kendisinden ilham aldığını belirtiyorsun. Psychedelic sanat ve kişisel sanat pratiğin üzerindeki etkisinden bahseder misin?
Psychedelic sanattan ilham aldığım kısım aslında yüksek lisansta şu anda üzerinde çalışmakta olduğum, 1960 sonrası ağırlıklı olarak San Francisco'da üretilen psychedelic rock posterlerinde hayranlıkla incelediğim illüstrasyon, renk ve kompozisyon kullanımından geliyor. Beni en çok etkileyen kısmı yazı karakterleri ve illüstrasyonun "ilk bakışta anlaşılmasa da olur" savunmasını dönemin sanatçılarının kaçış noktası olarak değil de bir üsluba çevirme becerisi oldu.
Tasarım sürecinde analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsın?
Son zamanlarda daha analog olduğum zamanları ne kadar özlesem de teknolojinin getirdiği konfordan ve hızdan kendimi koparamıyorum. Her ne kadar aynı hissiyatı ve orijinalliği vermese de bazen tablette tarama yaparken kendimi tarama ucu ile kağıda çizdiğimi hayal ederek kandırıyorum. Bir de şu an aslında öyle bir dönemdeyiz ki bir işi teknik olarak analog olarak da yapsak, bir şekilde o iş gerek sosyal medya gerek dijital sergilerle kağıdın kabartısını, boyanın kağıtta bıraktığı dokuyu gerçekte deneyimleyemediğimiz bir ekrana aktarıyoruz. Her ne kadar analog bir işin manevi değerinin dijital bir işten daha fazla olduğunu düşünsem de artık dijital bir dünyada yaşadığımız gerçeğinin farkındayım.
Bungee Jump / Gangsta's Paradise
Kripto sanat ile tanışma sürecin nasıl başladı?
Kripto sanat ile tanışmam bir buçuk sene önce başladı. O zaman sadece internetten araştırarak bilgisayar karşısında günlerce zaman geçiriyordum. Bu işin reklam kısmının ya da Twitter’dan, Discord’dan ve benzeri sitelerden komünite şeklinde hareket ettiğinden haberim yoktu. O bekleyişin getirdiği heves kırıklığıyla bu girişimi rafa kaldırmıştım. Daha sonra yaklaşık on ay önce arkadaşım Yiğit Yerlikaya'nın ısrarları ve biraz daha işlerin nasıl ilerlediğini anlatması ile kendimi içinde buldum.
False Awakening
NFT teknolojisinin sanat dünyası için potansiyelini nasıl değerlendiriyorsun, seni heyecanlandıran veya endişelendiren yanları neler?
NFT’lerin sanat dünyası için etkisini gelecek için bir eşik olarak görüyorum. Bu merkeziyetsiz ve tamamen kendi içinde üretilen işlerle evrilen ve kendi kurallarını kendi koyan etki her geçen gün katlanarak büyümeye devam ediyor. Beni heyecanlandıran kısmı VR teknolojisinin gelişmesi ile NFT’lerin kullanım ve sergilenme alanlarının nerelere kadar gideceğini kestirememek oluyor. Önümüzdeki yıllarda eserlerin deneyimlenmesinin sadece görsel ve işitselden çıkıp çok farklı yerlere geleceğini düşünüyorum.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Evet heyecanlıyım. En çok da çalışmalarımın ürettikçe nelere dönüşeceği ve nerelere geleceği konusunda heyecanlıyım. Her zaman gelecek ile ilgili en önemli planım bir sonraki yapacağım çalışmanın beni bir önceki çalışmamdan daha fazla heyecanlandırması.
Dystopia Rising / The Game