Disiplinlerarası paylaşımlara imkan veren üretim ve buluşma noktası Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’nin hikayesini Kale Grubu Kurumsal İletişim Müdürü Zeynep Özler’le konuştuk.
İlk olarak KTSM’yi tanıyalım istiyoruz. Hikayesinden bahsedebilir misin?
Biz, mekanları yaşatmaya, onlara yeni anlamlar katmaya öncelik veren bir grubuz. Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’nin (KTSM) hayata geçtiği bina, Kale Grubu’nun İstanbul’daki ilk şirket merkezi. Dolayısıyla aslında bu bina, köklendiğimiz, İstanbul’la, iş dünyasıyla ve geniş anlamda Türkiye ile ilk kez buluştuğumuz bir mekân ve bizim için de son derece değerli. 1986 yılına kadar şirket merkezi olarak kullanılan bu bina, her zaman kültür-sanat ile yakından ilişkili oldu. Örneğin; daha önceki yıllarda giriş katı galeri olarak tasarlandı. Bir yandan üretilen ürünler sergilenirken aynı zamanda seramik sanatçılarına da her zaman kapısı açıktı.
Buradan hareketle, bu binanın gerçek anlamda bir tasarım ve sanat merkezine dönüştürülmesini hayal ettik. Ve KTSM, İstanbul Kalkınma Ajansı’nın desteğiyle 24 Temmuz 2019 tarihinde, entelektüel derinliğe ve birikime sahip fikirleri buluşturan önemli bir cazibe merkezi olma hedefiyle hayata geçti.
KTSM, ortak üretim ve kültür alanında başta gençler olmak üzere sanatçı ve profesyoneller arası diyaloğu güçlendirmeyi hedefleyen, yaratıcı iş birlikleri için ev sahipliği yapan bir kültür platformu. Karaköy Perşembe Pazarı’nda konumlanıyor. Galeri alanının yanı sıra kütüphane, seminer alanı, seramik ve 3D baskı atölyesi gibi ortak kullanım alanları mevcut.
Sadece sanat ve tasarımda değil, yaşamın her alanında sürdürülebilirliğe olan inancımızla KTSM içerisinde özel bir mekâna alan açtık: Roots Studio Cafe. Yerli üreticiyi destekleyen ve ‘sıfır atık’ felsefesiyle yola çıkılan kafemizde yemek tasarımı konusunda zihin açıcı uzun masa sohbetleri yapmayı planlıyoruz.
Bulunduğunuz bölge, yakın tarihte dönüşmeye başlayan çehresiyle tasarım ve sanat için önem kazanan ve hala da dönüşmekte olan girift bir yapıya sahip. KTSM’yi bu bölgede bulunmak nasıl besliyor?
Karaköy, zengin tarihi, kültürü, İstanbul ve Anadolu ticaret hayatının merkezindeki konumu, canlı kent yaşamı ile çok büyük kültür-sanat ve yaratıcı endüstri birikimi olan bir semt. Biz de şehrimizdeki, ülkemizdeki bu birikimi ortaya çıkarmak istedik. Yepyeni fikri olanlara, hayal kuranlara esin kaynağı olmak, yolculuklarında eşlik etmek, cesaret vermek için yola çıktık.
Değişim ve devinim kaçınılmaz. Biz bunun elimizden geldiğince eskiyi yıkmadan, toplumsal hafıza, kent dokusu ve kültürel miras onurlandırılarak yenilenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu devinimin içerisinde, değeri bilenden, dünyaya iyi bakandan, yaşamı koruyandan yana taraf olarak KTSM ile özgün bir şekilde var olmak ve yer almak için istekliyiz.
"Amacımız sosyal fayda yaratan bir fikrin savunuculuğunu yapmak, dünyamıza iyi bakmak için her bireyin kendi etki alanı içerisinde adım atmasını cesaretlendirmek."
KTSM’nin projelerinde sosyal faydayı önceliklendirdiğini biliyoruz. Peki nedir sosyal fayda ve kurum için neden değerli?
Bugün iklim krizinin tetiklediği artan sıcaklıklar, kuraklık, sel, yangın gibi insan eliyle yaratılan ve artan felaketler bir yandan, derinleşen ve küreselleşen sosyal eşitsizlikler ve adaletsizlikler diğer yandan hepimizin canını yakıyor. Bu sorunlar karşısında kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacak yeni iş modellerine, disiplinlerarası iş birliklerine ve daha da önemlisi sosyal fayda odaklı girişimlere ihtiyaç giderek artıyor.
Kale Grubu’nun mayasında süreklilik ve tutarlılık arz eden insan odaklılık ve sosyal fayda/ortak değer yaratma anlayışı var. Her zaman pozitif etki yaratan döngüsel projelere yatırım yapmaya öncelik verdik. Bugün pandeminin de tetiklemesiyle herkes sosyal fayda yaratmaktan, ‘amaç odaklı çalışmaktan’ söz eder oldu. Ama biz bu farkındalığa çok önceden erişmiş bir grubuz. Tüm çalışanlarımız, çözüm ortaklarımız, paydaşlarımız ile bu anlam ile uyumlu, hizalanmış şekilde iş yapıyoruz. Bu bizi en karanlık dönemlerde bile odaklıyor, motive ediyor. İşimize değer katmak için Zeynep Bodur Okyay’ın hep dediği gibi “sorundan değil, sorumluluktan besleniyoruz”. Pandemi aslında bu felsefemizin ne kadar doğru olduğunu teyit etti.
Gerek “Çöpe Atılmak İçin Yetiştirilmiş” ve “Atığın İhtimalleri: Biçim ve Süreç” sergileri, gerekse sosyal medyadaki içerikleriniz çevre meselelerine olan duyarlılığınızı vurguluyor. Bu konudaki felsefenizi öğrenebilir miyiz?
Küresel sorunların büyüklüğü karşısında artık kaybedecek bir dakikamız bile yok! Ataletten silkinerek, hemen harekete geçmeliyiz. Gerek bireyler gerek şirketler gerekse toplum olarak… Hiç kimsenin de süper kahramanlığa soyunması gerekmiyor. Küçük değişimler bir araya gelerek büyük bir dönüşüm sağlayabilir. Biz buna inandık ve ‘İyi Bak Dünyana’ hareketini başlattık. Değişimi kendimizden, kapımızın önünden, yakın çevremizden başlatıyoruz. “Biz yapmazsak, kim yapacak?” sorusunun en kıymetli ve geçerli soru olduğu fikriyle harekete geçiyoruz. Bu, herkesi değişmeye, dönüşmeye davet eden bir çağrı. Dolayısıyla içinde bulunmaktan büyük keyif aldığımız bu sergi projeleri de sosyal medyadaki içeriklerimiz de hep bu yaklaşımın bir yansıması.
Biz dünyanın sanat ve tasarımla daha iyi bir yer olacağına inanıyoruz. Ve bu amaçla çalışan sanat ve tasarımcılara alan açıyoruz. O yüzden KTSM, İyi Bak Dünyana hareketinin lokomotifi. Her bir sergide/projede amacımız sosyal fayda yaratan bir fikrin savunuculuğunu yapmak, dünyamıza iyi bakmak için her bireyin kendi etki alanı içerisinde adım atmasını cesaretlendirmek, sanat ve tasarımı hayatın merkezine yerleştirmek.
Tasarım ve sanat aracılığıyla sosyal fayda sağlamak sürdürülebilir zihinler sayesinde mümkün. Sizce sürdürülebilir bir zihin nasıl mümkün olur?
Sürdürülebilirlik terimi maalesef artık anlam ve bağlamından kopartılan bir terim haline geldi. Buradan hareketle, sürdürülebilir zihin ne demek bilmiyorum ancak bunu duyunca aklımda, sadece ekoloji odağına indirgenmemiş, merak duygusuyla hareket eden, soran/sorgulayan, her türlü bilgiyi/gerçekliği kendi filtresinden geçirerek süzen, başka fikirlere/perspektiflere açık, derin dinleyen, farklı disiplinlerle farklı nesillerle iş birliği yapmaya istekli ve insanı değil, gezegeni merkeze koyarak dünyayı daha iyi bir yer yapma gayesiyle tutkuyla üreten ve paylaşan bir zihin haritası canlanıyor.
Bunun çıkış yolu da aslında sistem dönüşümünde yatıyor. Egosistemleri ekosistemlere dönüştürmekten geçiyor. Biz de KTSM olarak, disiplinlerarası iş birliklerini destekleyerek, sosyal faydayı önceliklendirerek, yerel ve küreseli buluşturarak aslında tam bu zihin yapısını oluşturmaya, beslemeye, geliştirmeye talibiz. Bu kapsamda, kadim bilgilerle gençlerin enerjisinin buluşmasının kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bunun için de çocukluktan itibaren tohumların atılması ve istikrarlı bir şekilde işlenmesi gerekiyor. Biz buna ve herkesin yaratıcı potansiyele sahip olduğuna çok inanıyoruz. Ortak düşler için, bağ kurmak için haydi gelin buluşalım, tanışalım diyoruz. O çok sevdiğim sözdeki gibi çünkü “sürdürülebilir hayal hakikattir”. Ağaca sarılıp dertleşen bir fani olarak, içinden geçtiğimiz bu çağ yangınında, tek kurtuluş reçetemiz bu diye düşünüyorum.
Öze değen, özgür ve özgün projeler, yaratıcılığı ortaya koyan atölyeler için KTSM Instagram hesabını takip edebilirsiniz.