Son zamanlarda çevre, biyolojik çeşitlilik ve sürdürülebilirlik konularında toplumlarda oluşmaya başlayan duyarlılık, artık gündelik ihtiyaçlarımızın da bu doğrultuda değişeceği yönünde sinyaller veriyor. Bu değişim ile birlikte bilim dünyasının üzerinde çalışmakta olduğu biyolojik inovasyonlar, gündelik hayatlarımıza girmeye başladı. Tasarımcılar olarak, bilim ile kullanıcı arasında ara yüzler tasarlayarak bu bilimsel gelişmelerin kullanıcı ile buluşmasını sağlıyoruz. Kimi zaman da gelecek senaryoları üreterek, bilimsel çalışmalara ilham oluyoruz. “Tasarımda Biyolojik Yansımalar” yazı serisinde, gelecek senaryolarını dikkate alarak, biyoloji ve tasarım arasında köprü kuran içerikleri ve düşünceleri paylaşacağım.
Beden ve Biyo-tasarım
Bedenin form ve estetik ekseninde üzerinde çalışılan bir konu oluşu, tasarım ve sanat dünyası için yeni bir durum değil. Günümüzde ise tüm bunların ötesinde, bilim insanları ve tasarımcılar; insan bedeni üzerinden biyo-tasarım arakesitinde çalışmalar üretiyorlar. Bu çalışmaların kimisi bedenimize yeni fonksiyonlar ekliyor kimisi ise bedeni yeniden keşfediyor. Bu yazıda paylaşacağım proje ve tasarımcıların ortak özellikleri ise bedeni biyolojik bir varlık olduğunu ele alan ve tasarımın kendisi haline getiren yaklaşımlar içermeleri.
Swallowable Parfum
Beden üzerine çalışmalarını heyecanla takip ettiğim isimlerden biri Lucy McRae. Aynı zamanda mimar olan Lucy, kendini “body-architect” yani beden mimarı olarak tanımlıyor. Tasarımcının beden üzerindeki deneyleri, yeni gelecek senaryoları öneriyor. “Swallowable Parfum” projesi, Lucy McRae ile sentetik biyolog Sharef Mansy’nin birlikte gerçekleştirdikleri yutulabilir bir parfüm tasarımı araştırması. Bedenin kendisini bir atomizere (spreye) dönüştürerek, terleme halinde derideki gözeneklerden dışarı güzel kokular yayılmasını sağlıyor. İnsan’a ait, negatif olarak tanımladığımız bir özelliğini (terleme), tasarımcı gözü ile farklılaştıran ve çekici hale getiren bu yaklaşım, tasarımın sınırlarını sorgulamamıza da aracı oluyor.
Caress of Gaze
Beden ile etkileşen ama beden’e biyolojik olarak müdahale etmek yerine ona eklemlenen başka bir proje ise İran’lı mimar Behnaz Farahi’nin “Caress of Gaze” projesi. Bu proje 3 boyutlu yazıcılar ile üretilen ve diğer insanların bakışları ile harekete geçen giyilebilir bir katman. Katman olarak nitelendirmemin nedeni tasarımın ikinci bir deri olabilecek kadar duyarlı ve bir giysi olamayacak kadar etkileşimli olması. Karşısında bulunan insanın gözlerinin hareketini anlayarak, şekil değiştiriyor, hareket ediyor ve tepki veriyor.
Self-made
Bilimsel araştırmalara göre, bedenimizde yaşayan bakteri sayısı, vücudumuzdaki toplam hücre sayısının yaklaşık 10 katı kadar. Bu konudaki spekülatif çalışmaları ile, Sentetik biyoloji ve tasarım’ı bir araya getiren öncü isimlerden biri İngiliz araştırmacı ve tasarımcı Daisy Ginsberg. Mikrobiyolojist Christina Agapakis ve koku sanatçısı Sissel Tolaas’ın bulunduğu bir ekip ile birlikte başlattıkları “Self made”, insan bedeninde bulunan bakterileri kullanarak peynir ürettikleri bir proje. Çalışma’da farklı kişilerin vücutlarından alınan bakteriler ile her birey için ayrı bir peynir üretiliyor. Sonuç olarak da, her biri birbirinden farklı ve kişiye özgü peynirler ortaya çıkıyor. Bu çalışmanın bir tasarım araştırması olması alışılageldik bir yaklaşım değil ve bedenimizi tasarım girdisi olarak nasıl kullanabileceğimiz konusunda söz söylüyor. Daisy Ginsberg’in sentetik biyoloji alanında yaptığı bir çok araştırma var. Tasarımcının konuyla ilgili bir röportajını buradan okuyabilirsiniz.
Ekstra Kulak
Son olarak 2007 yılında Stelarc’ın, koluna yeni bir kulak eklediği “Ekstra Kulak” isimli biyo-sanat çalışmasından bahsetmek istiyorum. Bu kulağın işitebilmesi ve sinyalleri iletebilmesi de, bilim ve sanatın bir arada çalıştığını ve projenin bir sanat projesi olmanın yanında bir bilim çalışması da olduğunu gösterir nitelikte. Stelarc kendi bedenini dönüştürerek çalışan, bu konudaki en önemli sanatçılardan biri. Bu ve bir çok projesinde, bedene yeni bir biyolojik fonksiyon eklemesiyle sanat ve bilim arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor.
Konu insan bedeni olunca, üzerinde düşünmek gereken birçok konu ortaya çıkıyor. En önemlisi “Beden’e müdahale etik midir?” sorusu. Bu soru bilim dünyasında, günümüzün en önemli tartışmalarından birini oluşturuyor. Biyo-tasarımcıların bir amacı da bu büyük soruları gündeme taşımak, senaryolar ile geleceği düşündürmek, ve spekülasyonlar oluşturarak bir tartışma zemini yaratmaktır diyebiliriz.
İdil Yücel İnal, lisans eğitimini 2012 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünde tamamladı. Bu esnada, İsveç Kraliyet Teknoloji Enstitüsü’nde (KTH) 1 yıl değişim öğrencisi olarak bulundu. 2016 yılında ise Londra’da UCL Bartlett Mimarlık okulunda Mimari Tasarım Yüksek Lisansını tamamladı. 2016 yılından bu yana mimarlık, biyoloji ve tasarımda ileri teknolojiler üzerine çalışmalarına Londra'da devam ediyor.