top of page
Tuna Mert

Heykeltıraş Başak Cansu Güvenkaya'nın Oyun Alanı


Heykeltraş Başak Cansu Güvenkaya ve hareketli heykel çalışması Spin-Relax

Her biri farklı bir oyun sunan heykel ve çizimleriyle karanlık ve korkuların karşısına renkli ve sıcak bir dünya alternatifiyle çıkan Başak Cansu Güvenkaya’nın bir süre önce Londra’ya taşıdığı oyun alanındaydık.

Röportaj: Büşra Soydemir


Üretirken çok eğlendiğin işlerinden belli oluyor. Üretme hali senin için eğlenceden başka neye benziyor?

Üretme hali benim için oyun oynamaya benziyor. Üretmeye başlamadan önce mutlaka bir planım veya bir fikrim oluyor; ama üretme sürecimde bu planı çoğu zaman takip etmiyorum. Deneme yanılma, ekleme çıkarma bu oyunun bir parçası. Onu kurmak da bozmak da benim elimde. Üretme hali benim için bir ihtiyaç aynı zamanda. Yarattığım dünyanın parçası olan heykelleri, resimleri kurgularken ve üretirken kendimi cesur ve özgür hissediyorum. Heykel yapmak fiziksel bir eylem ve bedenimle ellerimle bir şey yaratabiliyor olmak beni güçlü kılıyor. Atölyem, gücü elime aldığım yer.



Eserlerinin konusu korku kavramı etrafında şekilleniyor, sen de bu karanlıkla oyun oynayarak mücadele ediyorsun. Bu kadar masalsı bir reçeteyi nasıl oluşturdun?

Geleceğe dair olan kaygılarım ve korkularımla başa çıkmak için renkli ve alternatif bir yol olarak; kendime içinde kötülüklerin bulunmadığı renkli bir dünya yaratmaya karar verdim. Bu yeri güvenli bir oyun alanı olarak düşünüyorum. Burada aynı çocukluğumda hissettiğim gibi endişesiz hissedebiliyorum. Bu oyunda cesur olan benim. Karanlığa, renkli dikenlerimi göstererek karşı geliyorum. Yaptığım çalışmalar kötülükleri yiyip yutan figürler. Heykellerle fiziksel olarak oynayabilmek ve renkler beni çocukluğumda hissettiğim güvenli, pozitif ve eğlenceli hisse götürüyor.



Üretimlerin ütopik ve renkli bir coğrafyayı, o coğrafya üzerinde yaşayanlar üzerinden resmediyor. Karakterlerinin kimliklerini belirleyen sembollerin taşıdığı anlamlar neler?

Yarattığım renkli dünyada yaşayan heykellerim keskin dişlere sahip olsa da, canavar formunda olsa da aslında korkunç değiller; onlar bizi korumak için, negatifliği pozitifliğe çevirmek için varlar. Gözleriyle kötülükleri saptıyor, dişlerle kötülükleri yok ediyor, yılanlar ise bu mücadelede açılan yaraları iyileştiriyor. Parlak renkler, zehirli hayvanların tehlikeli olanı kendinden uzaklaştırma mekanizması gibi kötü olanı kendinden uzaklaştırıyor.



Heykel yaparken fikirsel sürecin hangi etaplardan geçiyor?

Aktarmak istediğim his benim için ilk fikri oluşturan eleman. O hissi nasıl malzemeye geçirebilirim diye araştırıyorum. Çizerek düşünüyorum; çizerken, maket ve heykel yaparken yani çalışırken yeni fikirler ortaya çıkıyor. Acaba bu heykeli bir de şöyle yapsam nasıl olur, şu alakasız parçayı şuraya eklesem nasıl durur, ne anlam ifade eder diye denemeler yapmaya başladığımda ortaya çok farklı fikirler ve şekiller çıkıyor. Çalışırken ve düşünürken hep ayaktayım ve hareket halindeyim.



Heykel pratiğinde birçok malzemeyi kullanman dikkat çekici. Malzeme seçimini hangi doğrultuda belirliyorsun?

Malzeme konusunda yeniliklere çok açığım, yeni malzemeler denemeyi çok heyecanlı buluyorum. Form verilebilecek her şey benim için malzeme olabilir. Bazen geri kazanılmış, buluntu malzemeleri de çalışmalarımda kullansam da formu kaybetmemek benim için çok önemli. Kafes teli, kağıt, köpük, tekerlek gibi alakasız malzemeleri bir araya getirmek bence çok eğlenceli ve rastlantısal bir durumu var. Heykellerimde tazeliği ve enerjiyi korumaya çalışıyorum bu nedenle üretimimde bazen hızlı şekil alabilen malzemeler kullanıyorum. Giyilebilen veya maske türü heykeller yaptığımda hafif olması gerektiği için genelde kağıt ve kumaş kullanıyorum. Heykelin ihtiyacına ve hikayesine göre malzemeyi belirliyorum. Kullandığım malzemeler metal, bronz, alçı, pişmiş toprak, silikon da olabiliyor. Ahşabı çok seviyorum; ahşap hem bütünden parçaya hem de parçadan bütüne gitmek için çok elverişli bir malzeme. Ayrıca hareketli heykel yapımı için de hem sağlam hem de çok ağır olmayan bir malzeme olduğu için hareketli çalışmalarımda genellikle ahşap malzeme tercih ediyorum. Ahşap yontmayı ve yonttuğumda ortaya çıkan dokuyu da çok seviyorum.



Heykellerinin kinetik olması izleyiciyi kendi oyun alanına çekmek için kullandığın bir hile gibi. İşlerinin bu kadar etkileşime açık olmasındaki güdün ne?

Bu çalışmaları ilk önce kendim için yapıyorum. Yaptığım heykellerle oynamayı seviyorum, onlarla oynarken çocukluğuma dönüyorum, insanlara da unuttuğu o hissi hatırlatmak istiyorum. Heykeller izleyicisini bu oyuna davet ediyor. İnsanların da bahsettiğim o çocuksu, pozitifliği hissettiklerini düşünüyorum. Çalışmalarımı özellikle mekanik yapıyorum ki onlara dokunup oynayabilelim. Heykeller hareket ettiği zaman hayat buluyor.



Aynı hile kullandığın renklerde de hissediliyor sanki. Renk paletinin anlatmak istediğin hikayedeki konumu nedir?

Renk paletim; beni ve izleyiciyi gerçek dünyadan kopararak, yaratmaya çalıştığım masalsı oyun alanına geçişini sağlıyor. Renk konusunda kendimi çok cesur hissediyorum. Eğer o heykeli çok parlak bir renge boyamak istiyorsam, korkmadan boyuyorum. Beğenmezsem de değiştiriyorum. Hepsi bu oyunun bir parçası ve bu oyunda bozmaktan, yeniden kurmaktan korkmuyorum. Ayrıca 90’lar çocuğu olarak içine doğduğum göz alıcı parlak renkler, çocukluğumda hayal ettiğim ve deneyimlediğim pozitif ve endişesiz dünyanın bir karşılığı.



Bir süre önce İstanbul'dan Londra'ya taşındın. Yeni üretimlerinde bu dönüşüm kendini nasıl var ediyor?

Londra açık görüşlü, kozmopolit ve bir pek çok fırsatın olduğu bir şehir. Farklıyı, yeniyi kucaklayabilen bir yer olduğu için burada kendimi iyi ifade ettiğime ve kabul gördüğüme inanıyorum. İçimdeki çocuk her zaman var olacak ama burada kapıyı aralayıp büyümek nasılmış diye bakmaya kendimi hazır hissediyorum. Yeni üretimlerimde bu dönüşümün kendini nasıl göstereceğini ben de merak ediyorum.

Londra’da çok fazla müze, galeri, etkinlik var ve istediğim her an sanatla iç içe olabilmek beni gerçekten mutlu ediyor. Ayrıca yarı zamanlı olarak çalıştığım Royal Academy of Arts’taki her yeni sergiyi ilk görebilen kişilerden biri olma lüksü inanılmaz heyecan verici.

Londra Saatchi Gallery’de, TA London’ın düzenlediği bir sergiye beş heykelimle katıldım ve burada ilk kez gerçek anlamda çalışmalarım insanlarla etkileşime geçmiş oldu. Çok iyi geri dönüşler aldım ve bir sonraki sergim için çok heyecanlıyım.



BASILI EDİSYONLARI KEŞFEDİN

bottom of page