Sanatçı Çisem Sağlam, küratör Nancy Ai ve tasarımcı Burak Çelik’in hayata geçirdiği Harem’de Meditasyon, mimarlığın sosyal ve toplumsal cinsiyet normları üzerindeki etkisi üzerine sohbetleri başlatacak bir mekan olarak tasarlandı. Jane Rendell, Alice Friedman, Donna Haraway ve daha pek çok kadın akademisyenin mimarlık ve feminist çalışmalarından etkilenen Sağlam ve AI, son çalışmaları ile iç mimari elementlerin sosyal anlamlarını sorguluyor.
"Harem, geleneksel Müslüman topluluklarında kadınlar için ayrılan domestik ve özel alan. Bu alanda kadınlar dış dünyadan koparılarak aile ve sosyal çevre içerisinde bireysel kontrollerinin olması engellenir. Bu tarz mekanlar sadece Ortadoğu'ya ait değildir, klasik Atina’dan Bizans’a kadar birçok farklı toplum ve kültürde izlerine rastlanabilir. Aslına bakılırsa, klasik Atina'da bir kadın, Ortadoğu'daki bir kadından çok daha az hakka sahipti. Batı'nın Ortadoğu'ya olan aşırı merakı, oryantalizm sorununu ortaya çıkardı. Bu durum sadece Batının Doğu üzerindeki yıkıcı güç dinamiğini geliştirmek ile kalmadı, aynı zamanda kadınları liberalleştirme adı altında yapıldı. Batılı güçler istila, savaş ve sosyal müdahaleleri, sosyal yapılandırma, kadın haklarını geliştirme adı altında haklı gösterdi fakat bu çarpık sistemler gerek küçük gerekse büyük ölçülerde toplumların içerisinde değişmeden kalmaya devam etti. Bu durum Ortadoğu'ya özel olmamakla beraber, Doğu’da, Güney Asya’da ve Latin Amerika'da da cinsiyet eşitsizliği olarak karşımıza çıkmakta."
Diyalog
Nancy Ai: Hadi hemen başlayalım ve inşa ettiğimiz alandan bahsedelim.
Cisem Sağlam: Evet!
N: Sadece kadınlar için ayrılmış bir alan olan Harem fikri bizi aşırı heyecanlandırdı. Aslına bakarsan gayet hoş ve süslenmiş bir kadın hapishanesi.
C: Evet ve bu ilk baştaki fikrimiz olan mandalalar ile bir mekan yaratma fikrimizi destekledi. Tarihler boyunca bu odalar şekillerle süslenmişti, biz desenin boyutunu büyüttük. Aynı zamanda Carl Jung’in mandala üzerine yorumlarını araştırıyorduk, nasıl mandalanın mükemmel simetrisinin ruhun bütünlüğünü temsil ettiğini. Bu yüzden de mükemmel bir mandala yapmamak bize mantıklı geldi.
N: (Gülüşmeler) Evet, ruhsal olarak daha o noktaya gelemedik.
C: Evet, (Gülüşmeler). Aynı zamanda hareme bakınca - eğer haremde yaşayan kadınları düşünecek olursak, iç mekana hapsedilmiş bir birey nasıl bütün olabilir.
N: Tabii ki bu bizim yorumumuz çünkü hayatı hep belli bir şekilde olmuş biri için, onların dünyası o. Ve onlar için bu mükemmel bir hayat demek.
C: Yaratmak istediğimiz mekan, mandalanın bütünlüğünü mükemmel bir şekilde yansıtmayarak buna bir örnek oldu. Harem çok renkli, desenli ışıklı, rahat minderli, neredeyse mükemmel bir mekan olarak resmedilmesine rağmen, sakinlerinin çoğunun köle olması göz önüne alınırsa, aslında bir köle hapishanesi idi.
N: Desenli ışıklar derken, alanın içeridekilerin dışarıyı rahat görmesini sağlarken, dışarıdakilerin de içeriyi görmesini engelleyen mashrabiyalar ile çevrili olmasından bahsediyoruz. Hapis ve kısıtlı alan derken de, tek bir odadan bahsetmiyoruz. Kadınlar evin çeşitli bölgelerinde gezinmekte özgürlerdi, özel olarak iç avlulu mekanlarda, tam anlamı ile evin dışına çıkmadan, dışarı çıkmış olmak için.
C: Evet, avlu. Osmanlı ve Türk evlerinde yaygın bir element. Yapılar, iç bahçeye siper olacak şekilde etrafını çevreler.
C: Aslında ilk başta düşündüm ki, belki de bu alan özgürlüğe izin veren bir alandı. Kadınların içlerinde yaşadıkları acımasız ataerkil anlayışa karşı korunabileceği bir alan. Ama bu yine de kadınların dışarı çıkmalarına izin vermektense, içerde tuttuğumuz anlamına gelir.
N: Katılıyorum, kadınları güvende tutmak için daha çok iç mekan yaratmak, asıl sorun olan şeyi, yani dışarısının kadınlar için neden güvenli olmadığının sorgulanabilmesini engelliyor. Duruma bu perspektiften bakmak aynı zamanda insanların tehlikeli bir şekilde durumu romantize etmelerine sebep oluyor.
C: Evet! Romantize etmek, önemli bir nokta! Kıskançlık ve şiddet çok fazla romantize ediliyor. İnsanların sevgilileri veya eşleri tarafından kıskanılan kadınlara, “Seni bu kadar kıskanıyorsa demek ki seni çok seviyor.” dediklerini duyuyoruz. Ve bu genç kızların cinsiyeti ve ifade etme şekillerini algılayış şekillerini etkiliyor. Kendilerine bu şekilde davranilmasina izin veriyorlar çünkü bunu toplumdan, televizyondan ve ailelerinden öğreniyorlar.
N: Evet, birçok kez “benim kızım böyledir” lafını duyuyoruz, ve kendi kendime soruyorum. Neden kadın seçim yapamaz?
C: Kesinlikle! Ve eğer bir kadın seçerse, çok ağır yorumlar ile karşılaşıyor. Örneğin, okuduğum gerçek bir haber, balerin bir kız sokak ortasında öldürüldü ve ben sosyal medyada insanların öldürülen kızı suçladığını okudum. “Kıza baksana, nasıl giyiniyor, hak etmiş..” şeklinde. Gerçek şu ki, kız şuanda benim de giydiğim gibi bir jean giyiyordu ve dudağında piercing vardi. Bazı insanlar ise dudağında piercing olmasına, ve o geç saatte dışarıda olmasına takmıştı kafayı. Aslına bakarsanız saat akşam 9’du, daha geç de olabilirdi, bu kimseye bir insanı öldürme hakkı vermez…