Gelecek yıllarda dünyayı bekleyen en önemli sorunlardan birisi atıkların geri dönüştürülme süreci. Özellikle plastik geri dönüşümü, plastiğin kullanım yaygınlığı göz önünde bulundurulduğunda önemli bir sorun teşkil etmekte. Her ne kadar hükümetler plastik geri dönüşümü için önemli adımlar atsa da bilimsel olarak toplanan plastiklerin tamamı geri dönüştürülmez. Üstelik süreç bir hayli zorlu. Plastik geri dönüştürme teknikleri gelişmesine rağmen günümüzde çoğu geri dönüştürülen plastik geri dönüştürülemeyen ürünlerin imalatında kullanılmaktadır. Claudio Milioto ve Jan Puylaer, geliştirdikleri yeni bir teknik ile ürünlerin tekrar tekrar kullanılmasına izin veren bir malzeme geliştirdiler: Ecopixel.
Plastikler kendilerine özgü polimer yapıları nedeniyle aynı anda karışık olarak geri dönüştürülemez. Piyasadaki çoğu plastik, geri dönüştürme merkezi bu ayrımı yapmadan toplu şekilde geri dönüşüm sürecini izler. Ecopixel’in temel prensibi farklı plastik polimerleri ayrı tutmak üzerinedir. Bir mono-polimerin geri dönüştürülmesi, malzemenin sonsuza kadar dairesel bir şekilde eritilip tekrar kullanılabileceği anlamına gelir. Bir başka deyişle bir malzeme “temiz” kaldığı sürece ilgili polimerin tam sıcaklığında dönüştürülebilir ve malzeme bozulmaz.
Ecopixel malzemesi için plastik türlerinden LDPE (düşük yoğunluklu polietilen) kullanılıyor. Ağırlıklı olarak endüstriyel atıklardan kısmen de ev atıklarından elde edilen LDPE kullanılarak sonsuz sayıda eritilebilen ve tekrar eritilebilen bir mono-polimer termoplastik ürün elde ediliyor. Atıklar yaklaşık 5 mm çapında küçük piksellere ayrılıyor. Rendelenmiş plastikten yeni formlar oluşturmak ise markanın yaratıcıları Claudio Milioto ve Jan Puylaer’ın geliştirdiği yenilikçi düşük sıcaklıkta basınçlı üretim tekniği sayesinde gerçek oluyor. Materyalin tipik pikselli görünüm bu sayede gerçekleşiyor çünkü basınç kullanıldığı için renk pigmentleri karışmıyor. Talep üzerine farklı boyutlarda, miktarlarda ve şekillerde pikselli görünüm yaratabilmek mümkün. Bu da Ecopixelin özgün bir tasarım materyaline dönüşmesini sağlıyor.
Malzemenin en önemli dezavantajı tamamen geri dönüştürülmüş plastikten elde edildiği için atıkların rengine göre şekillenen bir renk paletine sahip olması. Pek bilinmeyen bir istatistik vermek gerekirse dünyadaki mevcut plastik atığın %80’i siyah ve bu baskın siyah, malzemenin renk paletinin sınırlanmasına neden oluyor. Sınırlayıcı gibi görünse de tasarımcılar için siyahın tonlarını kullandıkları yeni bir renk paleti, tasarım dünyasında ağırlıkta olan Pantone’un pastel tonlarına rakip olabilir ilerleyen günlerde.
Dünyanın iyileşmesi için herkesin olduğu gibi tasarım dünyasının da üzerine düşen görevi yapması şart. Bilimin ve teknolojinin tasarım dünyasına sunduklarını kullanarak tüm bu iklim krizinde elimizden geleni yapabiliriz. Atıkların yeniden ve yeniden geri dönüştürülerek elde edildiği malzemelerle, kimsenin tahmin edemeyeceği sofistike ve yaratıcı işler yapmak da biz tasarımcılara düşen önemli bir görev.