top of page
Tuna Mert

DİYALOG: Ulaş Uygun | WOO Branding Yaratıcı Danışmanlık Kurucusu & Çizer



WOO Branding Yaratıcı Danışmanlık Kurucusu ve çizer Ulaş Uygun ile kurumsal hayattan tasarım dünyasına geçiş süreci ve çalışmaları üzerine sohbet ettik.


Ulaş Uygun kimdir?

1987 Aydın doğumlu, çizer ve yaratıcı danışmanım. Uzun yıllar İstanbul’da yaşadıktan sonra kendi stüdyomu kurmak üzere 4 yıl önce Amsterdam’a taşındım. Biraz da dünyadaki yerini geç keşfedenlerden olduğum için sanırım, hikayemde bolca diploma var. Sırasıyla Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri ve MBA bölümlerini bitirip bir süre İstanbul’da bir markanın ürün yöneticisi olarak çalıştım. Ardından Amsterdam Üniversitesi’nde Yeni Medya ve Kültür lisans eğitimi aldım. Şu anda Amsterdam’da bir yandan çizmeye devam ediyorum, diğer yandan kurucusu olduğum yaratıcı danışmanlık stüdyosu WOO Branding ‘de özellikle yeşil ve LGBTQ+ girişimlere görsel marka kimliği ve hikâye anlatıcılığı dalında danışmanlık veriyorum.

Kurumsal iş hayatını bırakıp tam zamanlı çizime geçiş hikayenden bahseder misin?

Enteresan bir hikayesi var gerçekten. İstanbul’da çalıştığım dönemde, kurumsal hayat stresimin zirve yaptığı bir cumartesi sabahı en yakın arkadaşlarımdan biri telefonuma KOFF Animasyonun Zeki Müren temalı bir video çalışmasını yolladı. Videodaki hikâye anlatımına o kadar hayran kalmış olmalıyım ki, bütün o cumartesi gününü görsel tasarım eğitimi alabileceğim çevrimiçi okulları araştırarak geçirdiğimi hatırlıyorum. Her zaman yaratıcı yönelimleri kuvvetli biriydim. Ama sanırım o hikâyeyi kırılgan bir anımda izlemek içimdeki boşluğu fark etmemi sağladı. Wake-up call deniyor ya, tam olarak onu yaşadım.
Sonrası çorap söküğü gibi geldi diyebilirim. Çevrimiçi eğitimleri tamamladım ve bu 3 yıl boyunca neredeyse her boş anımda yılmadan çizdim. Çizmeye analog başlasam da bir süre sonra dijital medyum ve yeni medya da ilgimi çekmeye başladı. Bu işi uzun yıllar yapmak istiyorsam teorisine de hâkim olmalıyım düşüncesiyle ilgili üniversiteleri araştırmaya başladım ve sonunda kendimi bu alanının dünyadaki en prestijli kurumu olan Amsterdam Üniversitesi’nde, Yeni Medya ve Kültür bölümünde buldum.
Bütün bu sürecin en zor tarafı bence rahat alanımı terk etmeye kendimi ikna edebilmekti. Kurumsal hayattan yaratıcı bir kariyere geçiş yapmayı düşünen birine sanırım en büyük tavsiyem şu olur: Denedim ve başaramadım hissinin yaşatacağı hayal kırıklığı, yıllar sonra gelecek olan denesem belki de başaracaktım pişmanlığının yaratacağı boşluktan çok daha kolay tamir edilebilir. Bu yüzden denemeyi seçmelisin.

KOFF Animasyon'un Ulaş'a ilham veren ödüllü animasyon çalışması


Kendine özgün çok belirgin görsel bir dile sahipsin. Bu görsel dilin ortaya çıkış süreci nasıldı?

Benim yakın dönem çalışmalarım çoğunlukla bir ana tema etrafında şekilleniyor: kimlik. Toplumsal aidiyet, cinsel kimlik, toksik maskülenlik, aile kurumu… Bu açıdan baktığımda fark ediyorum ki görsel dilimi üç ana faktör şekillendirmiş.
· Okuma alışkanlıklarım. Hem kendim hem çevrem ile ilgili yeni şeyler keşfetmeyi çok seviyorum. Çizime başladıktan sonra, biraz da son eğitim aldığım alanın etkisiyle, yeni medya, neo-liberal toplum psikolojisi, göç, cinsel kimlik kaynaklarına yöneldim. Çizimlerimde tekrar eden bazı imgelerden bunun izini sürmek mümkün: Modaya indirgenmiş tezhip parçaları, Türk toplumunun birçok derdinin ana kaynağı olduğuna inandığım toksik eril kültürün bir simgesi olarak bıyık, gökdelenlere açılan kaftan seklinde pencereler…
· Yaşadığım şehir. Yurt dışında yaşıyor olmamın geldiğim toplumu daha sağlıklı değerlendirebilmemde etkisi oldu sanıyorum. Eskiden içine doğduğum toplumda ötekiyken artık dilini bile bilmediğim bir toplumda ötekiyim. Bu da özellikle portreye yönelmemde etkili olmuş olabilir. Çünkü öteki olma durumunun en güçlü anlatılabileceği imgenin bir insanın bakışları olduğunu düşünüyorum. Ayrıca şehrin ritmi de renk paletine yansıyor. Geriye donup baktığımda İstanbul’da çok daha doygun paletler kullanıyorken, Amsterdam’da ürettiğim her şeyde dingin, pastel, mat paletler kullandığımı fark ediyorum. Bu çok anlaşılır bir durum çünkü İstanbul’da hayat Amsterdam’a kıyasla çok daha hızlı ve tahmin edilemez bir şekilde akıyor.
· Takip ettiğim sanatçılar: Özellikle çağdaş gerçekçi akımı yakından takip ediyorum. Örneğin Bo Bartlett en hayran olduğum isimlerden. Günlük hayatı bu kadar yalın resmedip yine de kimliği irdeleyebilmesi çok etkileyici. David Hockney’in renk ve form ahenginden de hep çok etkilenmişimdir.

Tasarım sürecinde analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsın?

Neredeyse her çizime analog başlıyorum ancak hemen hemen her zaman dijital bitiriyorum. Dijital medya konusunda özellikle 2010 başlarında hâkim olan naif iyimserliği benimsemiyorum. Fakat manipülasyona açık gri alanların hala var olmasına rağmen dijital medyanın özgürleştirici yanının uzun vadede tüm dünyaya zarardan çok faydası olacağına gönülden inanıyorum. Bence yıllar önce sinema için Marshall McLuhan’ın savunduğu gibi, kullanılan medyumun olanak kıldığı içeriğin mesajından çok, kullanılan medyumun toplumda hangi paradigmaları sarstığına bakmak gerekiyor. Benim Photoshop kullanarak Amsterdam’da çizdiğim bir figürü ertesi gün Vancouver’da bir sanatçı kendi sesi ile yorumlayıp saatler içerisinde sosyal medya hesabından milyonlarca insanın gözlerinin önüne taşıyabiliyor. Bu ölçekte bir etkileşim, bireylerin zaman ve mekân algısına etkisi anlamında buharlı trenden sonraki ikinci büyük devrim.

 

"Tasarım tarzımı üç kelimeyle ifade etmem gerekirse; çoksesli, yapı bozan ve samimi."

 


Amsterdam’da yaşayan bir tasarımcı olarak yaşadığın şehrin tasarım anlayışında nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsun?

Amsterdam ilginç bir şehir. Her şeyden önce apayrı bir çoksesliliği var. Bu da birçok bakış açısını dinleyebilme olanağı sunuyor. Birkaç yıl Amsterdam’da yaşayıp dünyanın birçok halkına dair iç görü edinmek mümkün, çünkü günlük hayatınızda o halklarla sürekli bir etkileşim halinde yaşıyorsunuz. Bence bu müthiş bir zenginlik katıyor yaptığım işe.
Homojen mimarisi ve canlı bir kreatif geleneğinin olması da bir çizer için büyük artı. Neredeyse her kanalın tarihini anlatan bir kitap bulmak mümkün örneğin. Hem form, renk anlamında ilham sağlıyor, hem de kişinin yaşadığı yerin tarihine karşı ilgi duymasını teşvik ediyor, içten bir bağ yaratıyor.
Bir de oldukça yenilikçi bir kent Amsterdam. Şu örnekte olduğu gibi pırasa üretimini optimize eden bir tarım projesi aynı anda bir ışık sanat eserine dönüşebiliyor. Amsterdam’ın bu yapısı özellikle WOO Branding kapsamında verdiğim yaratıcı danışmanlığı çok besliyor. Bu sayede ilk kez denenen birçok kapsayıcı inisiyatifin parçası olma şansı buluyorum.

İlham tazelemek için neler yaparsın? Bu alanda ya da farklı disiplinlerde çalışmalarını merakla takip ettiğin isimler kimler?

Okumaktan çok keyif alıyorum. Mimari, girişimcilik ve tasarımı Monocle’dan, aktüalite ve kültürü New Yorker’dan, çağdaş çizimi de biraz sosyal medya biraz ArtMaze Mag’den takip ediyorum.
Roman okumaya bir süredir vaktim olmadı, en son Gerard Reve’den the Evenings’i okudum. Okuduğum en ilginç romanlardan biriydi. Bir hikâyenin, hatta belirli bir düşüncenin bile açık edilmediği bir roman fakat inanılmaz güçlü ve kalıcı bir atmosfer yaratılmış. Ayrıca İkinci dünya savaşı sonrası Amsterdam’ının günlük hayatına harika bir pencere sunuyor.
Portrede Janice Sung’ı, çağdaş gerçekçide az önce de bahsettiğim gibi Bo Bartlett’i beğeniyorum. Türkiye’den Murat Palta’yı hayranlıkla izliyorum.

Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?

Çok! Hiç dinmeyecekmiş gibi hissettiğim bir heyecan içerisindeyim. Bu da alaylı olmanın getirdiği bir ruh hali midir, bilmiyorum.
Öncelikle yakın tarihte Amsterdam’da bir ortak sergide yer alacak olmanın verdiği heyecan var. Bir de bir süredir Hollandalı iş ortağım ile unutulmaya yüz tutmuş Türk gelenek ve imgelerini rehber alan yaratıcı bir proje üzerinde çalışıyoruz. Yakın zamanda onu lanse etmeye hazırlanıyor olmanın verdiği heyecanı da yaşıyorum.
Uzun vadeli planlarımda Amsterdam’da yolumun kesiştiği insanların hikayelerini çizdiğim portre serisini kitaplaştırmak gibi bir hayalim de var ama sanıyorum onun için biraz daha vakte ihtiyacım var.

BASILI EDİSYONLARI KEŞFEDİN

bottom of page