Graffiti ve heykel arasında multidisipliner bir sanat pratiği geliştiren mural sanatçısı ve heykeltıraş Reach Geblo ile sohbet ettik.
Marmara Üniversitesi Heykel bölümü mezunusun. Okuduğun bölüm sayesinde tutkunu olduğun graffitiyi üçüncü boyuta taşıma imkanı da buldun diyebilir miyiz?
Okuduğum bölümün teknik ve teorik anlamda graffiti alanındaki üretimlerime çok katkısı olduğunu düşünüyorum. Üretimlerim yüzeysel bir boyama sınırı içerisinde iken yavaş yavaş işlerin boyut kazandığını söyleyebilirim. Müdahale ettiğimiz alanda pratik olarak nasıl yaklaşım göstermem gerektiğini bu alan sayesinde sorgulamaya başladım diyebilirim. Öğrendiğiniz bilgilerle yeni bir deneyim fırsatı yakalıyorsunuz ve bu ister istemez sizi geliştiriyor. Çalışmalarım içinde aynı durum söz konusu ama her şeyden önce iyi bir eğitim ve pratikle ilgili olduğunu düşünüyorum.
"Sokak, benim için hayattaki oyun alanım ve anı defterim diyebilirim. Gittiğim her yere iz bırakmak benimle ilgili bir anıyı ve parçayı da bırakmak demek."
Çalışmalarını tozlu sokak duvarlarında görebildiğimiz gibi bembeyaz ve steril sergi salonlarında da görebiliyoruz. Sokak ve galeri arasındaki geniş spektrumda yaptığın işi nasıl tanımlarsın?
Çalışmalarımın merkezindeki; mekan, kent ve birey kavramları çalışmalarımda sıkça işlediğim konular. Kamusal alanlar, sosyal yönüyle ortak bir dünyanın ara bulucusu konumunda benim için. Aynı alanda hiçbir ayrım durumu gözetmeksizin insanların eşit olduğu ve etkileşimde olduğu bir yer. Sokağın bu durumda oluşu bana çok samimi hissettiriyor. Benim için hayattaki oyun alanım ve anı defterim diyebilirim. Gittiğim her yere iz bırakmak benimle ilgili bir anıyı ve parçayı da bırakmak demek. Sokak bana belirlediğim her alana müdahale etme, eserlerimden bir parça bırakıp kentle etkileşime geçmesini sağlama fırsatı veriyor. Bu yönüyle sokak benim için çok değerli.
Galeri mekanları açısından değerlendirecek olursam da bu alanlar sanatçılara uzun süreli bir proje üzerinde çalışmalarını sergileyebilecekleri ve müdahale edebilecekleri bir alan olarak bakıyorum. Dış mekanda hava şartları yapıtınız çalışma için (teknik olarak) bazen elverişli olmayabilir ama bu ortamı galeride istediğiniz şekilde oluşturabilirsiniz. Kısacası iki alan da farklı anlamlara sahip ve anlamları üzerinden değerlendirilebilir mekanlar.
Kendine özgü karakteristik bir görsel dile sahipsin. Çalışmalarında belirgin bir şekilde gördüğümüz kırmızı ve mavi renklerin hikayesi nedir?
Kırmızı - mavi’nin hikayesi, kent içerisinde uyarıcı gücü olan polis sireninin ışıklarıdır. Son 3-4 yıldır bu renkler üzerine odaklanıyorum. Eserlerime yansıyan, gözlerimi rahatsız eden ve sıkça baskısını hissettiğim bu iki tonu çalışmalarıma dahil edip sokağa dair bir ipucu verebileceğimi düşündüğüm için bu renkleri kullanmaya başladım. Son dönemlerde daha çok harfin sembolik formlarıyla oluşturabileceğim kompozisyonlara odaklanıyorum ve ‘mesaj’ın okunmasını direkt olarak değil de gizli bir şekilde veriyorum.
Sokak sanatçılarına baktığımızda hepsinin birer mahlas (takma isim) kullandığını görüyoruz. “Reach Geblo” ismi nereden geliyor?
Sokak sanatçıları kendilerine konulan isimlerden ziyade kendileri belirleyebilecekleri bir isimle varlığını sürdürmeyi tercih ederler ve bu isimlerle yeni bir kimlik oluştururlar. Sokak sanatıyla ilgilendiğim ilk dönemlerde daha çok grup isimlerini gördüğüm için 3 harfli mahlaslar kullanışlı geliyordu. Birçok isim değiştirdim bu döneme kadar fakat en son Reach olarak kaldı. Aslında ismin de başladığım dönemde hiçbir önemi yoktu tercih ederken harflerin estetiğine ve okunuşuna göre belirlemiştim. Ama şu an yarattığı anlam ile daha çok ilgilendiğimi söyleyebilirim. Geblo da sokağa ait argo bir terim olduğu için soyad gibi değerlendiriyorum. Geblo daha çok Ankara'da dengesiz, ne yaptığı belli olmayan kişilere söylenir. 16 senedir graffiti alanında üretiyorum ve ‘Reach’ ismini yaklaşık 9 senedir kullanıyorum. Geblo da 5 sene önce eklendi.
“Alegorik Teşhis” adlı ilk kişisel sergin yoğun ilgi gördü. Bu serginin hikayesini senden dinlemek isteriz.
Alegorik Teşhis ilk kişisel sergim olduğu için bana hissettirdiği birçok duygu var. Bu serginin gerçekleşmesinde Gülben Çapan’ın çok emeği oldu. Sergi hazırlık sürecinde yoğun bir çalışma disiplinine girmiştim ve açılışına 10 gün kala Türkiye'deki ilk Corona vakası haberleri yayılınca sergiyi erteleme kararı almıştık. Bu süreç içerisinde galeri mekanı da değişince biraz beklemek zorunda kaldık ve açılması gereken tarihten 6 ay sonra Labirent Sanat’ın yeni mekanında sergiyi gerçekleştirdik. Sergi metnini de bölümde eğitimini aldığım Doç. Dr. Seda Yavuz yazmıştı. Bu sergide, genel olarak üretim sürecime yakından tanıklık eden kişilerin portrelerini resmetmiştim. Daha çok kentsel alanlarda rastlayabileceğimiz beton, metal ve ahşap materyaller üzerine çalışmalar vardı. Ayrıca sergi detaylarına galerinin web sitesinden ulaşılabilir.
Nelerden ilham alırsın, senin için yaratıcı fikirler nerelerden gelir? Bu alanda veya farklı disiplinlerde takip ettiğin isimler kimler?
Genel olarak kamusal alanlardan ve okuduğum kitaplardaki konulardan ilham aldığımı söyleyebilirim. Sokak benim için bir deneyim alanı ve edindiğim deneyimleri çalışmalarıma konu edinebilirim. Bu alanda ve farklı disiplinlerde takip ettiğim çok sanatçı var. Ayrıca plastik sanatlar alanındaki bütün disiplinleri de takip etmeye çalışıyorum. Atölyelerimiz yakın olduğu için hemen hemen her gün vakit geçirdiğim sanatçı arkadaşım Yusuf Aygeç ve Ozan Dursun’un çalışmalarını yakından takip ettiğimi söyleyebilirim. Graffiti alanında ise birlikte kolektif üretimler yaptığım arkadaşlarımı (Wicx, Murys, Nuka, Hure, Leo, Pelin Çağlar ) söyleyebilirim.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Gelecek için heyecanlıyım fakat bu ülkede her gün farklı haberlere uyanıyorsunuz ve motivasyonunuz ister istemez düşüyor. Şu sıralar gerçekleştireceğim güzel projeler var ve ilerisi için yurtdışı master programıma odaklanmış durumdayım. Her şey yolunda giderse güzel sonuçlar alacağım bir sürecin içerisindeyim.