Çizdiği çocuk kitapları ve illüstrasyonla animasyonu birleştiren çalışmalarıyla öne çıkan illüstratör Merve Atılgan ile çalışmaları üzerine sohbet ettik.
Merve Atılgan kimdir?
İstanbul doğumlu bir dünya vatandaşı. Kim olduğum sürekli değişmekte o yüzden bu soruyu hep çok düşündürücü bulurum. Ama şu an, dünyamızda illüstratör, dansçı ve arada bir gezgin bazen de -çok bahsetmesem de- şifacı kimliğimle var oluyorum. 26 senedir klasik bale, dans ve çizim arasında döngüsel akan bir yolum var. Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Çizgi Film - Animasyon bölümünden mezun olduktan sonra illüstrasyonu keşfedip bu yola girdim ve şu an, tekrardan animasyon ile birleştirmekteyim yavaşça.
Çizime olan merakın nasıl başladı? Çocukluk hayalin miydi yoksa sonradan
keşfettiğin bir alan mı?
Merak mıydı bilemiyorum ama hep içimdekini ve aklımdakini görsel olarak aktarma ihtiyacı hisseyim sanırım. Çocukluğumdan beri çiziyorum. Çok küçükken yaptığım -3-4 yaş civarı- uzaylı çizimlerim var, annem saklamış hepsini neyse ki. Sonra, ortaokulda animeyi keşfettim. Sailor Moon’a hayran kaldım ve sürekli anime karakterleri çizmeye başladım. Bu şekilde güzel sanatlara girene kadar yol aldı çizimlerim ve sonrasında çok başka alanlar ile tanışarak evrimleşti tabii. Evrimleşmeye de devam ediyor.
"Tasarım tarzımda bolca akış ve uçuculukla gelen bir mistisizm var diyebilirim. Değişken ve akan su gibi ama stabil toprak ve tutkulu. Ateş ve çocuksu hava’nın bir karması."
Kendine özgü çok belirgin bir görsel dile sahipsin. Bu görsel dilin ortaya çıkış
süreci nasıldı?
İçimden geldiği gibi çiziyorum yıllardır. Teknik olarak, deneme-yanılma ile ilerleyip farklı malzemeleri keşfederek yol aldı çizim tarzım. Tabi bu yıllar içinde oluşan bir süreç ve çok sıkı çalışmayı da beraberinde getiriyor. Ben değiştiğim için beni anlatan kullandığım görsel dil de sürekli değişiyor ve evriliyor. Dün ‘Tamam, bu!’ dediğim bir çizimi bugün, "Hayır bu beni anlatmıyor. Yeni bir renk paleti ya da yeni bir doku... Yani şu an ki benden bir değişiklik yapmam gerek." diyerek farklı bir hale dönüştürebiliyorum. Böyle diyerek yıllar geçti ve bu dönüşüm yolu geriye dönüp baktığımda beni en çok tatmin eden süreçlerden biri. Bir çizimin nasıl ‘ben’ olabilirini arıyorum hep sanırım.
Tasarım sürecinde analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsın?
Çoğunlukla dijital kullanıyorum, son 6 senedir özellikle. Ondan önce sadece geleneksel teknikleri kullanıyordum. Şu an ikisini birden karıştırıyorum. Analogun dokuları çok bana özgü, spontane çıkıyor ve dijital ile birleştirince sonuçlar çok beklenmedik ve keyifli oluyor. Sanıyorum ikisi arasında dengeyi bulduğum bir dönemdeyim.
"Bir kitabı resimlerken kendi çocuksu hissiyatlarımın ve hayal gücümün, daha yetişkin olan tasarımsal anlayışımla karışmasına izin veriyorum. Böylelikle görseller benim içimdeki çocuktan diğer tüm çocuklara giden hayaller oluyor. O şekilde iletişim kuruyoruz."
İllüstrasyon ve karakter tasarımlarının yanı sıra çocuk kitapları resmediyorsun. Tasarım yoluyla çocuklara ulaşmak, onların sınırsız hayal gücüne dokunmak nasıl bir duygu? Keyifli ve zor yanları neler?
Çocuk kitabı, kişi her anlamda özgür bırakıldığında muazzam keyifli ve öğretici bir alan. Çocuklar birçok yetişkinden daha açık fikirli, korkusuz ve deneyselliğe yatkınlar. Bizlerin onlardan öğrenecek çok şeyi var gerçekten.
Bir kitabı resimlerken kendi çocuksu hissiyatlarımın ve hayal gücümün, daha yetişkin olan tasarımsal anlayışımla karışmasına izin veriyorum. Böylelikle görseller benim içimdeki çocuktan diğer tüm çocuklara giden hayaller oluyor. O şekilde iletişim kuruyoruz.
Zor yanları sadece tasarımsal anlamda ve fikir olarak çok kısıtlanırsam oluyor. Ya da yazar, hikayedeki tüm öğeleri çok betimliyorsa benim görsel dilime çok alan ve özgürlük kalmayabiliyor. O da bana o kitabı resimlemek için istediğim motivasyonu veremiyor. Bir diğer konu da, hepimizin içinde yaşadığı ve bazı koşullandırmalar ile şekillenen belirli görsel kalıplar, fikirler var. Bunları olabildiğince kitaplara aktarmamaya ve çocukların açık zihinlerine belli tipte kalıplar yerleştirmemeye özen gösteriyorum. Kalıplar ve koşullanmalar her toplum içinde oldukça fazla o yüzden çocuk kitaplarının çok daha özgür ve hayal gücüne ilham olan kaynaklar olması gerekiyor diye düşünüyorum.
Kendi çocukluğundan bir kitabı resmetme şansın olsaydı hangi kitabı
seçerdin?
Kesinlike Alice Harikalar Diyarında olmalı. En sevdiğim hikayedir çünkü sihirli ama aşırı neşeli değil ve karanlık bir tarafı var beni çeken.
İlham tazelemek için neler yaparsın? Bu alanda ya da farklı disiplinlerde
çalışmalarını merakla takip ettiğin isimler kimler?
İlham alamadığımda bir süre çizim yapmıyorum ve akışına bırakıyorum çünkü zorlama ile olacak iş değil. O zaman hemen benim diğer yarım olan dansa yöneliyorum. 26 senelik bale hayatım bana dansın ne kadar iyileştirici ve yenileyici olduğunu öğretti. Onun dışında tek başıma uzak diyarları keşfetmekten çok keyif aldığımı anladım geçtiğimiz son birkaç senedir. Gezmek, keşfetmek, kültürleri ve insanları içselleştirerek tanımak çok büyük ilham veriyor.
Tabii ki ilham, her alanda keşfettiğim sanatçılardan da geliyor. İllüstrasyon, heykel, dans veya müzik bütün yaratımın parçaları ve bu alanlarda keşfettiğim yeni ve beni heyecanlandıran insanlara bayılıyorum. Çok sevdiğim ve ara ara bakıp ilham aldığım pek çok sanatçı var. Son dönemdekilerden örnek vermem gerekirse; Carson Ellis, Elizabeth Haidle, Molly Mendoza, Isabelle Arsenault, Raul de Nieves, Felicita Sala, Aurora Aksnes, Gustav Klimt, 70ler psychedelic müzik ve kültürü, İskandinav mitolojisi ve Amazon kabilelerinin değerli sanatçıları. Özellikle yaptıkları büyülü icarolara hem görsel hem de işitsel olarak bayılıyorum.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Kafamda şekilenmeye çalışan projeler var fakat henüz bahsedebileceğim kadar şekillenmediler ama kendi resimli çocuk kitabımı yapmaya başladım ve kişisel sergim için de ufak tefek çalışmalar yapıyorum diyebiliriz. Bu kadarı beni heyecanlandırmaya yetiyor. Bir de yurtdışı ile belki bir yetişkin çizgi romanı olabilir ufukta. :)