İsveç'te Volvo Cars şirketinde Kullanıcı Deneyimi Tasarımcısı olarak kariyerine devam eden Endüstriyel Tasarımcı ve Kullanıcı Deneyimi Tasarımcısı Mehmet Mehmetalioğlu ile çalışmaları üzerine sohbet ettik.
Mehmet Mehmetalioğlu kimdir? Kısaca kendinden bahseder misin?
Ben insanların yaşamları üzerinde olumlu bir etkiye yol açan, zorlukları ve yenilikleri seven bir Endüstriyel Tasarımcı ve Kullanıcı Deneyimi tasarımcısıyım. İlk sanat ve tasarım eğitimimi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde tamamladım. Eğitimim sırasında Almanya’nın Stuttgart şehrinde bulunan Hochschule für Gestaltung Schwäbisch Gmünd Üniversitesi’nde bir yıl değişim öğrencisi olarak ilk yurtdışı ve tasarım deneyimimi edindim. Mezuniyet sonrası Arçelik tasarım ekibine dahil oldum ve üç yıl çalıştıktan sonra yüksek lisans eğitimim için İsveç'in tasarım alanında dünyanın önde gelen üniversitelerinden biri olan Umeå Üniversitesi’nde İleri Ürün Tasarımı bölümüne 2018 yılında kabul edilerek en büyük hayallerimden birini gerçekleştirdim. Umeå'daki ilk yılımın ardından, Whipsaw (San Francisco, Amerika) ve IKEA (Älmhult, İsveç) şirketlerinde stajlar yaparak yurt dışı deneyimimi geliştirdim; 2021 yılında ise mezun oldum. Şu anda İsveç'te Volvo Cars şirketinde Kullanıcı Deneyimi Tasarımcısı olarak kariyerine devam etmekteyim.
Seni endüstriyel tasarım eğitimi almaya yönelten şey neydi? Bu alana olan ilgin nasıl başladı?
Çocukluğumdan beri çizime ilgim vardı. Ayrıca gözlem yapmayı, bir şeyleri açıp kurcalamayı ve nasıl çalıştıklarını öğrenmeye çalışırdım. Ürünleri, hayvanları ve doğayı hep merak ederdim ve her fırsatta sorgulayıp anlamaya çalışırdım. Asıl karar anım ise lise son sınıfta oldu; gelecekteki mesleğime karar vermem gerekiyordu ve bu esnada endüstriyel tasarım ilgimi çekmişti. Tabii ki endüstriyel tasarımın içerisinde çizim, yaratıcılık ve sanatın bulunması beni cezbetmişti ama asıl neden diğer meslekler gibi tek bir alana yönelmiyor olmasıydı. Endüstriyel tasarım eğitimi sonrası bir cam firmasından, uçak veya araba firmasına kadar birçok alanda çalışabiliyorsunuz ve bu gerçekten heyecan verici.
En zorlu ve öngörülemeyen projelerde çalışmayı seviyorum çünkü bu sorunlara iyi bir çözüm yaratabilirsem biliyorum ki benzer birçok sorunu çözebilir ve insanların hayatını kolaylaştırabilirim.
Üretim sürecinden biraz bahsedebilir misin? Analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsın?
Üretim sürecimde projenin temel konusu çok önemli, gerçek bir problem veya ihtiyaç üzerine olmalı; beni en çok motive eden etken bu oluyor. Aslında bu yüzden en zorlu ve öngörülemeyen projelerde çalışmayı seviyorum çünkü bu sorunlara iyi bir çözüm yaratabilirsem biliyorum ki benzer birçok sorunu çözebilir ve insanların hayatını kolaylaştırabilirim.
Tasarım sürecimde araştırma ve analiz çok önemli, bunlar doğru yöntemlerle yapıldığında problem ve çözümü neredeyse aynı anda bulabiliyorsunuz. Bu süreçte kullanıcı röportajları, saha gezileri ve uzmanlar ile görüşerek projeyi her yönden görmeye çalışırım. Sonrasında ise atölyeler, fikir geliştirme seansları düzenleyerek olabildiğince yaratıcı ve pratik çözümler üretmeye odaklanıyorum. Bu aşamada farklı tasarımcılar ve disiplinler ile çalışmak süreci hızlandırıp daha da yaratıcı hale getirebiliyor. Temel konseptimi oluşturduktan sonra pratik maketini hazırlıyorum, ardından kullanıcıyla beraber deneyimleyip uzmanların da görüşünü alarak final tasarımı oluşturuyorum.
Analog ve dijital teknikleri olabildiğince yerinde ve etkili kullanmaya çalışıyorum. Analog teknikler fikir alışverişlerinde karşı tarafa sorunu veya fikri hızlı bir şekilde anlatmakta çok etkili; dijitali genelde projenin sonlarına doğru görselleştirme, 3D ve sunumlarda kullanıyorum.
Endüstriyel Tasarımcı ve UX Designer olarak bu iki alanda tasarım açısından benzerlikler ve farklılık hakkında neler söylemek istersin?
Öncelikle ikisi farklı alanlar değil, UX (Kullanıcı Deneyimi Tasarımı) tüm tasarım sürecini kapsar. İlk araştırma ve analizden, kullanıcı testlerine ve son olarak final ürünün yaratılmasına kadar olan geniş bir süreçtir. Endüstriyel tasarım ise final ürünün fiziksel bir tasarım olması gerektiğinde uygulanan bir alt dalıdır. Profesyonel hayatta endüstriyel tasarımcı olarak çalıştığınızda projenin önceki aşaması size özet olarak gelir ve siz ürünün kullanım senaryolarına, görsel tasarımına, ergonomisine, renk ve malzemesine odaklanırsınız. UX tüm tasarım sürecini kapsadığından ve uygulaması zor olduğundan, firmalar genelde her alt başlığı bir ekip olarak ayırıyorlar; araştırma, CMF, model, teknoloji, dijital, endüstriyel tasarım gibi. Son zamanlarda UX birçok alt başlığa ayrıldığı için ve dolayısıyla herkes tek bir alanda uzmanlaştığı için konsept ve vizyoner projeler üretmek zor oluyor. Bu tarz projeler aslında şirketleri ileriye taşır ve diğerlerinden ayırır. Bu yüzden firmalarda tüm tasarım sürecine hakim tasarımcılardan oluşan yeni ekipler kurulmaya başlandı ve ben de onlardan biri olan Volvo Cars’ın “Vision Team” ekibinde kariyerime devam ediyorum.
Şu ana kadar IKEA, Samsung, Volvo ve Logitech gibi birçok küresel şirket ile işbirliği yaptın. Bu şirketler ile işbirliğin sonucunda tasarım süreci ve çıkan ürün bazında seni en çok heyecanlandıran çalışma ne oldu?
Hej – You're Not Alone!
Bu proje benim için kesinlikle diğerlerinden daha özel bir yere sahip çünkü Umeå’ya öğrenmek için geldiğim bilgi ve tasarım yöntemlerine artık sahip olduğumun bir kanıtıydı. Umeå’yı çok istiyordum; bir proje fikri sağlam bir şekilde nasıl oluşturulur, araştırma metotları ve testler yapılarak fikir değerlendirmesi nasıl yapılır ve en önemlisi gelecek bu yöntemler ile öngörülerek nasıl konsept projeler geliştirilir gibi konuları burada öğrendim.
Logitech işbirliği ile geliştirdiğimiz bu projede, önümüzdeki 10 yılı öngörüp 5 yıl sonrasına “Agile Working” odaklı proje oluşturmamız isteniyordu. Bu projede tasarımın geleceği öngörmek için geliştirilen stratejik yöntemleri öğrenip uygulamaya odaklandık. Günümüzde uzaktan çalışanların sayısı artıyor ve dolayısıyla izolasyonun olumsuz etkileri de artıyor. Yalnızlık motivasyonunuzu ve ruh halinizi etkileyebilir, iş kalitesini düşürebilir ve hatta sağlık sorunlarına yol açabilir. Amacımız iş arkadaşlarınızla aynı ortamdaymış gibi varlığını hissedebileceğiniz, takım hissini artıran ve kolay sosyal etkileşimler yapma fırsatı vererek bu soruna çözüm üretmekti.
Bu projeyi 2019 yılından yapmıştık ve bir yıl sonra Covid-19 bizim öngördüğümüz geleceği hızlandırarak bize 1 yıl sonra bu sorunları getirdi. Bunu öncesinde öngörüp, sağlam veriler ile stratejik kararlar alıp oluşturduğumuz bir projenin gerçekleşmesi ve tüm dünyayı etkilemesi bir tasarımcı olarak hem üzücü hem de tarif edilemez bir duyguydu. Covid-19 sonrasında projemizin değerinin anlaşılması, takdir edilmesi, ödüllere layık görülmesi ve tasarım süreçlerinde örnek olarak gösterilmesi gurur vericiydi.
İsveç'te eğitim almak, orada yaşamak ve çalışmak tasarıma olan yaklaşımına ne tür etkilerde bulundu? Özellikle yaratıcı fikirlerin geliştirilmesinde Türkiye’ye kıyasla hissettiğin farklılıklar neler?
İsveç'te tasarım kültürün bir parçası haline gelmiş, insanların tasarımsal düşünme ve estetik yönleri güçlü; herkes biraz tasarımcı diyebiliriz. İnsan ilişkilerinden, mimariye ve hayatlarını yaşama şekillerine kadar tasarımın etkisini hissediyorsunuz. Bir tasarımcı olarak böyle bir ülkede yaşamak keyifli çünkü her an yeni bir şeyler öğrenebiliyorsunuz.
Buradaki tasarım eğitim sistemi çok esnek ve öğrencinin kendisinin öğrenmesi üzerine kurulu. Okullarda saatlik dersler ve not yerine sadece geçti-kaldı ve proje teslim tarihleri var. Eğitim sırasında okuldan ziyade kendinizden ve sınıf arkadaşlarınızdan öğreniyorsunuz. Okul size yön gösteriyor, dışarıdan uzmanlar ile destekliyor ve saha gezileri ile deneyimlemenizi sağlıyor. Bu yöntem ile projelerde çok daha yaratıcı ve kişileri yansıtan projeler çıkıyor.
Türkiye’ye kıyasladığımızda, İsveç'te iletişim çok daha rahat. İnsanlar daha açık fikirli ve önyargıları yok, en önemlisi hiyerarşi yok ve bu yaratıcı bir fikrin gerçekleşmesinde çok ciddi bir etken. Fikrinizi herkesle çok rahat bir şekilde paylaşabilir, tartışabilir ve geliştirebilirsiniz. Türkiye’de kişisel olarak daha yaratıcıyız ama grup çalışmalarında ve iletişimde pek iyi değiliz, buna hiyerarşik yapıyı da eklediğimizde birçok yaratıcı fikir olgunlaşamadan kayboluyor.
İlham tazelemek için neler yaparsın? Bu alanda veya farklı disiplinlerden merakla takip ettiğin isimler kimler?
Farklı ülkeler, kültürler ve toplumlar görmek benim en büyük ilham kaynağım. Turistik bir geziden ziyade gittiğim bölgede en az beş-altı aylık bir yaşamdan bahsediyorum. Bu şekilde o kültürlerin içine girebilir, toplumların düşünce yapılarını öğrenebilir, yüzyıllarda oluşmuş yaşam tarzını anlayabilir ve bunu tasarım dilinize yansıtabilirsiniz. Fırsatım oldukça bunu yapmaya ya da bu imkânları yaratmaya çalışıyorum.
Buna ek olarak, her fırsatta kısa süreli turistik geziler ile mimari, tasarım ve sanattan ilham alabileceğim ülkeleri ziyaret edip, tasarım etkinliklerine katılıyorum. Tasarım, mimari, sanat ve dijitaldeki yenilik ve gelişmelere hakim olmaya çalışıyor ve benzer konuların farklı alanlarda nasıl işlendiğini, yansıdığını gözlemliyorum. Ayrıca yaratıcı bulduğum birçok Instagram hesabını takip ediyor ve Lemanoosh, Behance, Dezeen ve Bigumigu gibi sitelere sıklıkla göz atıyorum.
Benim için bir sanatçıyı veya tasarımcıyı tamamen takdir etmek için kendisini tanıyor ve karakterini biliyor olmam gerekiyor; çünkü eser ve karakterin bir bütün olduğunu düşünüyorum. Tasarımcı olarak beraber çalışma fırsatı bulduğum David Wahl (IKEA), Wiebke Braasch (IKEA), Doğan Şekercioğlu (IDEO) ve benim Umea’daki tüm dönem arkadaşlarımı örnek alıyor ve takip ediyorum.
Ayrıca bana yol gösteren ve her fırsatta tasarım sohbetleri yapmaktan memnun olduğum Bilgi Karan (IKEA UX design manager) ve Eva Lilja Löwenhielm (IKEA Rande & Design manager) benim için önemli isimlerdir.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Gelecek için hem heyecanlıyım hem de biraz endişeliyim çünkü zor bir geleceğin bizi beklediğini biliyorum. Zaten geleceği gelecek yapan budur, bu zorluklara vereceğimiz cevaplar bizi ileriye taşıyacak ve geleceğimizi oluşturacaktır.
Bir tasarımcı olarak olabildiğince kendimi bu zorluklara hazırlamak, her yönden kendimi donanımsal olarak güçlendirmek, yüksek gelecek vizyonuna sahip ve pratik bir tasarımcı olmaya çalışıyorum. Üretime yönelik çalışabilecek, servis tasarımı yapabilecek, çözüm için gereken neyse onu yapabilecek niteliklere sahip olan ve her zaman büyük resmi görebilen vizyoner bir tasarımcı olmak kariyer hedefim diyebilirim. Daha uzun vadeli planlarımda ise, tüm bu süreçte öğreneceklerimi bir gün Türkiye'ye dönüp genç nesillere aktarmak ve onlara yön göstermek istiyorum.