top of page
Onur Çoban

Eylem Pala Uluğ | Mimar & İleri Dönüşüm Tasarımcısı



Plastik poşetleri kendi geliştirdiği üretim tekniği ile farklı objelere dönüştüren mimar ve ileri dönüşüm tasarımcısı Eylem Pala Uluğ ile sohbet ettik.


Eylem Pala kimdir? Kısaca kendinden bahseder misin?

22 yıldır aktif bir mimarlık pratiği içinde bulunmaktayım. Farklı ölçeklerde birçok projenin tasarım ve uygulamasında aktif olarak rol aldım. Öğrencilik döneminden bugüne gelen süreçte bireysel olarak ve farklı gruplarla katılmış olduğum ulusal ölçekli mimari proje yarışmalarında farklı derecelerde ödüller aldım. Meslek hayatım dışında kendimden bahsetmem gerekirse, dördü patili olmak üzere 5 çocuk annesiyim. 2016 senesinden itibaren mesleğim ile ilgili birçok kişisel bir çatışma alanı yaratarak hem mesleğimin hem de bireysel varoluş biçimimin “sürdürülebilirliği” üzerine düşünmeye başladım. Sürdürülebilirlik ise mutlak bir üretim fikrini beraberinde getirdi; bu üretimin nesnesi ise bazı tesadüfler ve karşılaşmalar sonunda tek kullanımlık çöpe gidecek olan plastik poşetler oldu. Mimarlık üretiminin yanında plastik poşetler ile geçen bir buçuk yıllık araştırma dönemi sonucunda bu malzeme için kendime has bir teknik geliştirdim. Yaklaşık beş yıldır da bu üretim tekniği ile birçok farklı alana ait objeler üretiyorum.
 

İnsanoğlunun giyinip kuşanmak için başka bir canlının bedenini kullanmak yerine kendi çöpünden dahi bunu yapabileceğini düşündüğü bir dünyanın başka bir yer olacağına inanıyorum. Dolayısıyla bana göre yaptığım şey bir obje üretmekten daha çok üretim ve tüketim alışkanlığımızı yeniden gözden geçirmek için kaynak bir söylem.


 


Mimarlık bölümünden mezun bir tasarımcı olarak moda sektöründe ileri dönüşüm konusunda sana ne ilham verdi? Bu alana olan ilgin nasıl başladı?

Bu aslında mimarlıktan beslendiğim bir keşif alanı. Mimarlık eğitimi ve mesleğinin çok yönlü olduğunu düşünüyorum. Mimarlık denince akla ilk gelen bir yapıdır, oysa ki bu yapının tasarım süreçlerinin birçok bileşeni var. Bunlara strüktür bilgisi, malzeme bilgisi gibi ilk akla gelenlerin yanında sosyoloji bilgisi veya tarih bilgisi de ekleyebilirsiniz. Dolayısıyla mimarsanız birçok alanda kendinize yeni bir gündem yaratabilirsiniz. Bu benim için de öyle oldu elbette. İlk aksiyonum bir sektöre yönelik iş yapmak değildi; sadece malzemeyi keşfetmek için kendime bir takım problem alanları belirlemem ve denemem gerekiyordu. Yapmayı sevdiğim şeyler vardı, üniversite yıllarında çanta dikerdim mesela, dikiş deliklerinin bir kurgusu olan yolla yapmayı denerdim, belki oradan geldi bilemiyorum ama yaptığım ilk işler çanta işleriydi.
Çanta hem kullanılan hem de tutku duyulan bir obje, benim tasarımlarım da bu süreçte tasarım değeri olan objelere dönüştü. Temelde atık plastik poşetlerden elde ettiğim parçaları kullandığım tasarımlarımın, görüldüğünde evet bu Eylem’in yaptığı iş dedirtecek bir görselliği olan dantelsi bir kumaş var. Sonrasında kumaşı nasıl işleyeceğimi öğrendim, bunu da aslında çok mekansal bir kurguyla yapıyorum. Malzemenin ısıl işlem ile yapıştığını biliyordum, sonra nasıl bir hacim verebilirim sorusu üzerine kalıp sistemi düşünmeye başladım. Hacim oluşturma fikri bir kalıp sistemi üretme ihtiyacını doğurdu, dolayısıyla nasıl davrandığını anlamaya başladığım bu malzemeye has bir kalıp sistemi geliştirdim. Bu aslında bir malzeme aracılığıyla yaptığınız her tasarım ve üretim süreci için temel bir durum. Dolayısıyla bir çantanın üretim süreci aslında benim için mekansal bir kurguya sahip. O kalıp sistemini kurmak üç boyutlu düşünebilmeyi de gerektiriyor. Objenin kendisi ortaya çıktığı zaman hiç görmediğimiz bir kalıp sistemi üzerinden geometrik şekiller verebiliyorum, ya da amorf formlara dönüştürebiliyorum. Her bir obje için ayrı bir kalıp sistemine ihtiyaç duyuyorum. Sonunda imha olan bir kalıp bu, bunun için atık gazete kağıtlarını kullanıyorum mesela.
Çantalara yüklediğim başka bir anlam daha var, onları deri ve kürke karşı yeni bir üretim biçimi olarak görüyorum. Bir tür protesto ya da eylem biçimi diyelim. İnsanoğlunun giyinip kuşanmak için başka bir canlının bedenini kullanmak yerine kendi çöpünden dahi bunu yapabileceğini düşündüğü bir dünyanın başka bir yer olacağına inanıyorum. Dolayısıyla bana göre yaptığım şey bir obje üretmekten daha çok üretim ve tüketim alışkanlığımızı yeniden gözden geçirmek için kaynak bir söylem.

Teknoloji’de gerçekleşen büyük ölçüdeki ilerlemeler sayesinde -örneğin kullanılmış plastik reçinelerin saflaştırılabilmesi- ileri dönüşüm artık eskisinden daha mümkün görünüyor. Sen de ileri dönüşüm sürecinde üretimlerini atık plastik torbaları kullanarak gerçekleştiriyorsun. Neden yalnızca plastik torbalar?

Evet, çok mümkün ve dünya birçok alanda buna kafa yoruyor. Bunların içinde büyük endüstriyel üretim biçimleri olduğu gibi benim yaptığım gibi artizanal üretimler de var. Neden sadece plastik poşet sorusunun cevabı ise sürece bağlı. Daha önce de söylediğim gibi bazı tesadüfler ve karşılaşmalar sonunda bu malzemeyi kimsenin kullanmadığı bir biçimde kullanabilmek en belirleyici tarafı oldu galiba. Kullanım ömrü ortalama beş dakika olan ve hiç kimsenin duygusal bir bağ kurmadığı bir malzeme arzulanan bir objenin ham maddesi haline geliyor. Özel bir yapma biçiminin ve tasarımın gücüyle dünyaya yeniden sunabiliyorsun, bu çok heyecan verici. Merkezinde tamamen tasarım fikri var bu da çok heyecan verici elbette.
Üretme sürecim ise tamamen zanaatin alanı. Kendime ait bir ustalık alanı da oluşturmuş oldum galiba, düşünsenize üretimlerinizde sadece sizin bildiğiniz bir malzemeyi kullanıyorsunuz. Bu bir bakıma müthiş bir özgürlük alanı da açıyor. Dolayısıyla bu tamamen bir süreç ve hala devam ediyor. Hala malzemenin yeni olanaklarını keşfediyorum, buna neden olan şey ise tasarım alanım genişledi ve multidisipliner bir hal aldı. Birçok farklı alana ait işler üretmeye başladım küçük kullanım objelerine mekan yerleştirmeleri, aydınlatma objeleri gibi işler eklendi. Farklı malzemelerle çalışmak istemiyorum şeklinde bir düşüncem elbette yok ama ilk aklıma gelen farklı bir malzemeyi bu malzemeyle bir arada nasıl kullanırım oluyor. Plastik poşetle fazlaca bütünleştim galiba, bana tanıdığı özgürlük alanının bağlayıcı bir tarafı da olsa gerek.

 

Kullanım ömrü ortalama beş dakika olan ve hiç kimsenin duygusal bir bağ kurmadığı bir malzeme arzulanan bir objenin ham maddesi haline geliyor. Özel bir yapma biçiminin ve tasarımın gücüyle dünyaya yeniden sunabiliyorsun, bu çok heyecan verici.


 


Moda ve sanatın sınırlarını bulanıklaştıran üretim pratiğinde var olan, atık malzemeleri dönüştürme konusunda insanlara ilham veriyorsun. Teknik tarafın ağır olduğu bu süreçte sanatsal yaklaşımın ne zaman sürece dâhil oluyor?

Bu işin teknik tarafı ve sanatsal olan süreç bir arada ilerliyor aslında. Evet yapmayı keşfettiğim bir şey var ve bu benim ustalık alanım gibi görünüyor. Fakat yapmayı istediğim şeyin ne olduğuna teknik olarak hakim olduğum ve sonuçlarını aldığım üretim biçimlerinden bağımsız olarak hayal ediyorum daha doğrusu; zihnim o şekilde çalışıyor. Diyelim ki bir şeyi hayal ettim ve yapmayı istediğim şeyi zihnimde canlandırdım, onu üretme safhasına geçtiğimde daha önceki deneyimlerimden kullanabildiğim üretim teknikleri olduğu gibi karşıma çözülmesi gereken yeni problemler de çıkıyor. Teknik olarak çözmem gereken her yeni problem ise yapma biçimleri kütüphaneme ekleniyor. Sürecin böyle işlemesi bazen çok zorlayıcı olsa da zenginleştirici bir durum. Sanata ve tasarıma zanaatın eklemlendiği bütün bir süreç bu, bir bakır ustası gibi sonuçlarını baştan öngörebildiğim bir üretim süreci yok asla.

Eskiye nazaran ileri dönüşüm kavramı toplum içinde daha çok yaygın hale geldi. Sence ileri dönüşüm modasını yaygınlaştırmak için neye ihtiyaç var?

Evet, gündelik hayat çok belirleyici. İleri dönüşüm kavramı ben yeni yeni bazı işler yapmaya başladığımda henüz çok bilinmiyordu. Yapılan işten bahsetmiyorum; kelime karşılığı bile çok muğlaktı, bugünlerde öyle değil. Çok yaygın ve yanlış bir şekilde geri dönüşüm kavramı kullanılsa da zamanla zihinlerde ileri dönüşüm hakkında bir algı oluşmaya başladı, bu da bu işe emek veren sanatçı tasarımcı ve üreticilerin gündelik hayata katılımıyla bu katılımın görsel ve yazılı medya aracılığıyla güçlendirilmesi ile mümkün. Biz de şu anda bunun içindeyiz.
Bu nedenle buraya şu notu düşmek isterim: Bu çok yeni bir düşünme biçimi ve bir sürü yeniliklere gebe. Düşünsenize çamur, insanlık tarihinde kullanılan en eski malzemelerden biri, hala seramikle benzersiz işler yapan sanatçılar var. Bir sanatçının herhangi bir malzemeyle karşılaşması çok benzersiz bir sonuç üretebilir, müzik de böyle mesela temel 8 nota arasına gidip gelen sonsuz kombinasyonların her besteci aracılığıyla yeniden düzenlenmesi işi. Dolayısıyla dünya var oldukça tasarım ve sanat odaklı üretim hep yeni işlere gebe olacak. Bu nedenle atığın nitelikli bir ürüne dönüştüğünü görmek isteyen yaratıcı zihinlerin çoğalmasını dilerim.


Üretim sürecinden biraz bahsedebilir misin? Analog ve dijital tekniklerin hangisine daha yakınsın?

Üretim sürecim tamamen analog ortamda gerçekleşiyor diyebilirim. Fakat bazı büyük işler için, işin büyüklüğünü ve etkisini görebilmek adına bilgisayar modellemesi yapıyorum. Çoğunlukla dijital ortama başvurmuyorum diyebilirim. Atölyemde çalışma masama oturduğumda makas, ütü, iğne, kalem gibi basit araçlar üretimimin tamamı için yeterli. Dijital işlerin sanat üretiminin bir parçası olduğu bu yeni dönemde benim işlerimin üretim biçimi konvansiyonel dünyanın bir parçası. Tasarımcı olarak da fiziki dünyada kalıyorum hep, malzemeye dokunmayı, sonuç ürünleri fiziki ortamda görmeyi koklamayı deneyimlemeyi seviyorum; bundan büyük haz alıyorum. Zihnim böyle çalıştığı için dijital işlerle aramda böyle bir engel var diyebilirim.

İlham tazelemek için neler yaparsın? Bu alanda ya da farklı disiplinlerde çalışmalarını merakla takip ettiğin isimler kimler?

İlham tazelemek, birebir bu üretimin içinde kalmak ve sürdürmekle mümkün sanırım. Mimarlığın tam tersi bu işte kimsenin bana bir tasarım problemi vermesine ihtiyacım yok. Boş kaldığım her zaman aslında yeni bir şey üzerine düşünmek için bir fırsat. Sosyal medya sayesinde farklı coğrafyalardan ileri dönüşüm işler yapan tasarımcılarla birbirimizden haberdar oluyoruz ve takip ediyoruz. İsim vermeden, genel anlamda dijital sanat da dahil güncel sanat ile ilgili gündemi takip etmeye çalışıyorum.

Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?

Evet, elbette heyecanlıyım. Bir şeyi sürdürebilmek için heyecan en temel duygu, tabii ki bunu besleyen dış koşulların olması da çok önemli. Ben de çok iyi geri dönüşler aldığım bir sürecin içindeyim. Tam olarak planlamak denebilir mi bilemiyorum bu nedenle yapmayı arzuladığım şeyler var diyebilirim. Tasarım problemi olarak ele aldığım objeler malzemeyi tanımak ve sonuçlarını hem görmek hem de başkalarına göstermek açısından iyi deney alanlarıydı. Bunların artık farklı büyüklükte mekansal kurguların bir parçası olduğunu ya da doğrudan kendisinin bir etki yarattığı yerleştirmelere dönüştüğünü görmeyi çok arzuluyorum. Yaptığım birkaç iş var, yenileri için de düşünceler var. Başa dönecek olursak, evet çok heyecanlıyım ve bu heyecan için hayatın iyi bir planı olduğuna inanıyorum.


BASILI EDİSYONLARI KEŞFEDİN

bottom of page