Son döneme damga vuran Şahsiyet, Alef gibi dizilerin jenerik tasarımlarında imzası bulunan hareketli grafik tasarımcısı ve yönetmen Ethem Cem ile yeni medya ve çalışmaları üzerine sohbet ettik.
Ethem Cem kimdir?
1992 doğumlu, çalışmalarına İstanbul'da devam eden tasarımcı ve sanatçıyım. Yeni medya alanında dijital ve fiziksel ortamları kesiştiren enstalasyon projeleri üretiyorum. Hareketli grafik, jenerik tasarımı ve reklam projelerinde tasarımcı ve yönetmen olarak çalışıyorum.
Viyana Teknik Üniversitesi’nde Mimarlık eğitimi aldıktan sonra Görsel İletişim Tasarımı
üzerine eğitimine devam ettin. Yeni medyayı keşfettiğin dönem ne zamandı? Mimarlıktan görsel tasarıma geçiş sürecin nasıl oldu?
Dijital içerik üretimi yapılan programlarla çok küçük yaşımda tanıştım. İlkokul çağından beri dönem dönem farklı disiplinlerde de olsa (grafik tasarım, illüstrasyon, video) sürekli denemeler yapıp yeni şeyler öğrenmeye çalışıyordum. Fen Lisesi eğitiminin ardından üniversite eğitimim için Avusturya'ya taşındım. Fakat bu süreçte o güne kadar denediğim ve gerçekten zevk aldığım disiplinin görsel iletişim tasarımı olduğunu anladım.
Mimarlık eğitimi bana şu anda yaptığım kişisel projelerde fiziksel mecralar ile dijital içerikleri birleştirebileceğim bir deneyim kazandırdı. Görsel iletişim tasarımı okurken de aslında dijital içerik olarak teslim edilebilecek projeleri bile elimden geldiği sürece fiziksel mecralarla birleştirerek üretmeye gayret ettim. Yeni Medya ile tanışmam Bilgi Üniversitesi'nde okurken oldu. Bölümün kültürü de buna çok müsaitti. Bilgisayarda üretilmiş animasyon projeleri, projeksiyon haritalandırma örnekleri, interaktif enstalasyonlar zaten ben okula girdiğimde önceki dönemler tarafından denenmiş, bu mecralarda öğrenci sergileri yapılmıştı. Zaten bölümü okumayı seçmemin nedeni de esas olarak bu oldu. Mimarlıkta öğrendiğim fiziksel mecrayı o güne kadar deneyimlediğim dijital içeriklerle birleştirebileceğim bir alan olarak görüyordum.
Görsel iletişim tasarımı okurken ikinci sınıftan itibaren o dönem sınıf arkadaşlarımla (Enes Özenbaş, Tiber Ergür) Bi'Şeyler Studio'da çalışmaya başladık. Hepimiz farklı disiplinde üretim yapıyorduk ve beraber çalıştığımız süreç benim açımdan çok besleyici oldu. Çalışırken deneyimlediğim projeksiyon haritalandırma ve animasyon mecraları şu anki kişisel projelerimi üretmemi sağlayan disiplinleri öğrenmeme ve birbiri arasında bağlar kurmama yol açtı.
Ben işlerimi üretirken çoğunlukla dijital içerik ile fiziksel bir yapıyı bir arada kullanarak ''hybrid'' bir ortam yaratmaya çalışıyorum. Bilgisayarda ürettiğim animasyonları projeksiyon aracılığı ile fiziksel objelerin/yapıların üzerinde, onların kendi gerçekliğinde sahip olmadığı durumları deneyimletmeyi amaçlayan projeler tasarlıyorum.
Yeni medya adını son dönemde sıkça duymamıza rağmen birçok insan için hala bir soru
işareti. Senin için yeni medya nedir? Sen bu disiplinin hangi alanında çalışmalar yürütüyorsun?
Günümüzde konvansiyonel medyanın dışında kalan alanların çoğu Yeni Medya olarak adlandırılıyor diyebilirim. Temelde bilgisayarın işlem gücü olmadan üretilmeyen ve deneyimlenemeyen mecralar olarak düşünebiliriz. Bilgisayar oyunları, animasyonlar, interaktif deneyimler, websiteleri, programlama mecralarının hepsi yeni medyayı oluşturan alanlar olarak kabul ediliyor. 80'lere kadar temel medya iletişimi dijital olmayan modellere bağlıydı.Televizyon, radyo, gazete, sinema (film ile çekilen) döneminin ileri teknolojisini kullanarak içerikleri insanlarla buluşturan yayın mecralarıydı. İnsanların hayatına bilgisayarların girmesi, dijital ortamda programlama dillerinin gelişmesi yeni mecraların keşfedilmesine ve sanatçıların, tasarımcıların bu mecralarda üretim yapmasına olanak sağladı. Aslında her dönemde olduğu gibi teknolojik gelişmeler dönemin sanatçılarının üretim şekillerini etkiledi. Ben işlerimi üretirken çoğunlukla dijital içerik ile fiziksel bir yapıyı bir arada kullanarak ''hybrid'' bir ortam yaratmaya çalışıyorum. Bilgisayarda ürettiğim animasyonları projeksiyon aracılığı ile fiziksel objelerin/yapıların üzerinde onların kendi gerçekliğinde sahip olmadığı durumları deneyimletmeyi amaçlayan projeler tasarlıyorum. Bazen bu mecra projeksiyon haritalandırma ile bir yapı, mimari de olabiliyor. Bazen de yalnızca fiziksel ortamda bulunan bir ekran aracılığıyla benzer deneyimler üretmeye çalışıyorum.
Audio-visual dediğimiz izdüşüm gönderimi ile ses-görsel performansları tasarlıyorsun.
Üretim sürecin için deneysel bir keşif de diyebilir miyiz?
Evet. Her proje önce deneysel bir keşif süreci ile başlıyor. Uzunca bir süre çalışmak istediğim konuyla ilgili bir araştırma yapmaya çalışıyorum. Bu araştırma bazen teorik bazen teknik kısımları kapsıyor.Teorik kısım yapmayı düşündüğüm projenin temellerinin oluşmasını sağlıyor. Benim için deneysel olan alan genellikle teknik kısım oluyor. Gerek bilgisayar ortamında gerek fiziksel mecralarda yapmak istediğimi nasıl yapabileceğimi anlamak ve bunu proje sürecinin bir parçası haline dönüştürmek hayli vakit alıyor. Günümüzde internetin olanakları ile herhangi bir mecrada nasıl üretim yapabileceğinizi öğrenmek oldukça kolay. Yalnızca buna yeterince vakit ve dikkat ayırmak gerekiyor. Ben de üretimlerimin teknik sürecinde sıklıkla beni biraz zorlayacak şeyleri seçmeyi seviyorum. Teorik temelleri oluşturmak ve anlatmak istediğimi üretmeme yardımcı olacak olan teknik çözümleri bu teorik temeller ile birleştirmek her projede yeni bir deneysel süreç yaşamamı gerektiriyor.
Teknoloji senin çalışmalar yürüttüğün disiplinde en önemli araç. Peki tasarım sürecinde
analog tekniklerden yararlandığın oluyor mu?
Çalışmalarımın teknik kısmının çok büyük bir bölümünü günümüz teknolojisi sayesinde yapabiliyorum. Dolayısıyla bu kısımda analog tekniklere çok ihtiyacım olmuyor. Fakat araştırma ve geliştirme kısımlarında sıklıkla analog yöntemlere başvuruyorum. Bir animasyon projesi ise storyboard veya bir enstalasyon projesi ise prototip yapmak önemli aşamaları anlamama ve projenin diğer alanlarını düzenli şekilde devam ettirmeme yardımcı oluyor.
Tasarımlarında biyoloji, geometri gibi bilimsel alanlara ait elementleri fazlasıyla
kullanıyorsun. Bunun sebebi bu alanlara olan kişisel merakın mı yoksa bu elementlerin getirdiği görsel ve işitsel çekicilik durumu mu?
Küçük yaşlardan beri geometri ve biyolojiye bir ilgim vardı. Özellikle lise döneminde geometri hep bana çözümü gözümün önünde olan, yalnızca onu keşfetmemi bekleyen problemler olarak gelirdi. Sanırım aldığım eğitim ile de ilgili.Geometri sorularını çözmek yerine bu çözümlerin nasıl ispatlandığını öğreten bir hocam sayesinde ilgim daha da arttı. Şu an da ise üretim yapabilmemi sağlayan araçlar ile bu merakım kesiştiğinden, üretimlerim genelde bu alanlara doğru yöneldi. Kişisel projelerimin haricinde, tasarımcı olarak olarak yaptığım projelere de teorik olarak aynı şekilde yaklaşmaya çalışıyorum. Görsel iletişim tasarımı eğitimim de tasarımcının projedeki görevinin problem çözmek olduğunu anlamamı sağladı.
Tasarım tarzımı üç kelimeyle ifade etmem gerekse modern, rasyonel ve deneysel olurdu.
Adını dizi jenerik video tasarımlarınla sıkça duyuyoruz. En dikkat çekeni, Enes Özenbaş
ile yaptığınız Şahsiyet dizisinin jenerik videosu. Çok ses getiren bu video aynı zamanda SXSW Title Design Competition finalistleri arasına girdi. Hem bu tasarımdan hem de sonrasında aldığın geri dönüşlerden biraz bahsedebilir misin?
Kişisel projelerimin haricinde sıklıkla hareketli grafik alanında tasarımcı ve yönetmen olarak çalışıyorum. Şahsiyet dizisinin jeneriği de bu projelerden biriydi. SXSW'de finalist olması bizim için çok heyecan vericiydi. Festivalde aynı alanda çalıştığım farklı bir çok tasarımcı ve yönetmenle tanışma fırsatım oldu. Ayrıca işlerini takip ettiğim stüdyolarla da iletişime geçmemi sağladı.
Uluslararası arenayla İstanbul’u kıyaslarsan, yeni medya tasarımında ne noktadayız?
İstanbul’da bu disiplinde çalışmalar yürütmenin avantaj ve dezavantajları neler?
Her ne kadar ülke gündemi sağlıklı bir şekilde çalışıp üretim yapmamıza pek müsaade etmiyor olsa da bunlara rağmen etrafımda işlerini çok severek ve en iyi şekilde yapan insanlar olduğu için şanslı hissediyorum. Bu insanlarla besleyici paylaşım yapabiliyor olmanın dışında fiziksel üretim süreci için teknik kısımları deneyimlemenin İstanbul'da daha kolay olduğunu düşünüyorum. Bu avantajların yanında hala tasarımcıların, sanatçıların yeterli şekilde desteklenmemesi ve üretim yapmalarını, başka tasarımcılarla iletişimde olup ortak projeler üretebilmelerini sağlayacak alanların sayısının az olması da dezavantajları diyebilirim.
Stüdyonda çalışırken olmazsa olmazların neler?
Çalışırken podcast dinlemeyi seviyorum. Bazen görüntülü olarak yan ekranda, bazen de yalnızca ses olarak takip ettiğim kişilerin podcast yayınları olmazsa olmazlardan diyebilirim.
İlham tazelemek için neler yaparsın? Bu alanda ya da farklı disiplinlerde çalışmalarını
merakla takip ettiğin isimler kimler?
Sürekli bir öğrenme çabasında olmanın ve hem kendi alanımda hemde başka disiplinlerde üretim yapan insanları takip etmenin beni beklediğini düşünüyorum. Çalışmalarını takip ettiğim sanatçıların bazıları, Olafur Eliasson, Joanie Lemercier, Neri Oxman. Studio olarak da Kuhl&Han, Wang&Söderstrom, Man vs Machine.
Gelecek planlarında neler var?
Farklı disiplinleri deneyimlemeyi seviyorum. Farklı mecralarda yeni işler üretmek ve yeni şeyler öğrenmek ve yeni insanlar tanıyarak beraber projeler yapmak.