Kelly Wearstler stüdyosunda konsept tasarımcısı olarak çalışan mimari tasarımcı ve dijital sanatçı Ceren Arslan ile çalışmaları ve üretim pratiği üzerine sohbet ettik.
Ceren Arslan kimdir? Kısaca kendinden bahsedebilir misin?
Şu anda Los Angeles’ta yaşıyorum. Mimari eğitimimi Pratt Institute’ta 2018 senesinde tamamladım. Dokuz senelik New York serüvenimden sonra Los Angeles’a Kelly Wearstler ofisinde konsept tasarımcısı olarak çalışmak için taşındım, ardından kendi ajansımı kurdum. Binalar, iç mekanlar, peyzajlar ve deneyimler üzerine çalışan bir mimari tasarımcı ve dijital sanatçıyım.
Sıradan olanın büyüsünü bozmayı hedefleyen ve benzersiz bir alan yaratmaya dayanan EXIT projenden bahseder misin?
EXIT, set tasarımından kreatif prodüksiyona ve deneyimsel mekanlara kadar birçok disiplini kapsayan mimari konsept, mekansal tasarım ve hikaye anlatımı odaklı bir sanat projesi. Her EXIT, kendine özgü bir mimari bir dil ve sıra dışı bir düşünceyle temsil edilen bir konsepti ele alır ve kişiyi yeni ve heyecan verici mekanlara taşır. Gerçeklikten kaçış fikrine odaklanan EXIT, neo-brütalist mimari tarzını benimseyerek hem dijital hem de fiziksel ortamda kapsamlı bir mimari katalogdur.
Bir proje üzerinde çalışırken, tasarımın karakterini ve kişiliğini nasıl yansıtıyorsun? Bu bağlamda senin için en önemli kriterler neler?
Yeni bir projeye başlamadan önce ilk olarak projenin hikayesine odaklanıyorum. Bu projeyle nasıl bir mesaj vermek istiyoruz? Nasıl bir hikaye anlatıyoruz? Odak kitle kim? Neyi değiştiriyoruz? gibi çeşitli soruların yanıtlarını arıyorum. Bu soruların cevabını yanıtlamak en önemli kriterim diyebilirim; hikaye olmadan tasarlayabilmeyi çok mümkün bulamıyorum. Hikaye oluştuktan sonra da görsel hikayeleştirmeye odaklanıyorum. Genel olarak EXIT’in monokromatik ve neo-brütal bir görsel estetiği var. Tek renk bazlı, alışılagelmişin ilerisinde ölçekte mimari mekanlarla her biri birbirinden farklı bir tasarım katalogu oldu EXIT. Bunu da güncel mimari söylev çerçevesinde kapsamlı bir çalışma olarak görüyorum.
Daha önce Design Week tarafından düzenlenen ve Archdaily jürisi tarafından mimari görselleştirme ödülüne layık görülen 8 mimardan biri olma ayrıcalığına sahip oldun. Mimari görselleştirme disiplini hangi yönde ilerlediğini düşünüyorsun? Gelecekte neler bekleyebiliriz?
Mimari programların gelişmesine bağlı olarak gerçekçi ve ayrıntılı modeller oluşturabiliyoruz. Bu da tasarımın daha kolay anlaşılabilmesini ve iletişimini sağlıyor. Gelecekte, özellikle sanal ve artırılmış gerçeklik sayesinde, mimari görselleştirme disiplini muhtemelen daha interaktif ve duyarlı hale gelecek ve kullanıcılar tasarımları gerçek zamanlı olarak deneyimleyebilecekler. Bunun müşterilerin daha kolay karar vermelerine, tasarımcıların da modelini daha hızlı ve doğru bir şekilde geliştirmelerine olanak tanıyacağını düşünüyorum.
Tasarımda, işlevsellik ve estetik dengesi senin için nasıl bir öneme sahip? Bu dengenin sağlanması için ne tür bir strateji izliyorsun?
İyi bir tasarımın, işlevsel kullanışlılığı kadar, estetik açıdan da hoş görünmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu dengeyi sağlamak için öncelikle tasarım sürecinin erken aşamalarında işlevsel gereksinimleri ve kullanıcının ihtiyaçlarını tam olarak anlamaya çalışırım. Daha sonra, estetik tercihleri ve özellikleri de göz önünde bulundurarak tasarımı geliştiririm. Tasarımın işlevsel gereksinimleriyle uyumlu olmasını sağlamak için tasarımın farklı aşamalarında prototip oluşturarak ve test ederek bunları karşıladığından emin olurum.
Estetiği sağlamak için malzemelerin, renklerin ve formların seçiminde dikkatli olmaya çalışıyorum. Bu unsurların birbirleriyle uyumunu sağlamak için, çizimler, renderlar ve prototipler gibi farklı teknikleri kullanarak tasarımın unsurlarını geliştiriyorum. Tasarım sürecinde her iki faktörü de göz önünde bulundurarak, işlevsel ve estetik açıdan başarılı bir tasarım oluşturmaya çalışırım.
Dünyanın önde gelen tasarım ofislerinden olan Kelly Wearstler stüdyosunda konsept tasarımcısı olarak çalışıyorsun. Bir konsept tasarımcısı olarak, herhangi bir projeye başlamadan önce ne tür araştırmalar yaparsın? Hangi kaynaklardan ilham alırsın?
Öncelikle tasarım yapacağım proje için müşterimin ihtiyaçlarını ve isteklerini anlamaya çalışırım. Projenin amacını, hedef kitlesini, kullanım alanını ve bütçesini belirledikten sonra yapılacağı yerin coğrafyasını, çevre koşullarını, yerel kültürü ve mimari stilini araştırırım. Bunlar benim ilham kaynakları edinerek tasarım yaklaşımları geliştirmemi sağlar.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Gelecek için çok heyecanlıyım. Sanat ve tasarım çok küçük yaştayken hayatıma girdi, ancak yakın bir zaman önce profesyonel olarak sanat dünyasına giriş yaptım. EXIT henüz iki senelik bir proje ve buna rağmen büyük isimlerle büyük başarılara imza atmış oldu. Bu günlerde ortak çalışmalara ilgi duyuyorum, bir sanatçı veya tasarımcıyla ürün veya görsel üretmeyi ilham verici buluyorum. Önümüzdeki aylarda bu tarz çalışmaları daha çok göreceğimize eminim. Yakın zamanda da ilk defa EXIT Room konseptini fiziksel hayatta faaliyete geçirdim. New York Moda Haftası’nın bir parçası olan Senza Fine after party’sinde LVMH’in sponsorluğunu yaptığı VIP Room’u EXIT konseptiyle hayata geçirmiş oldum. Bunu da devam ettirmek yakın zamanda planlarım içinde.