Fiziksel ve dijital alanlar arasındaki sınırları bulanıklaştıran görsel-işitsel deneyimler üzerinde çalışan görsel sanatçı Can Büyükberber ile çalışmaları üzerine sohbet ettik.
Can Büyükberber kimdir?
Ben bir görsel sanatçıyım. Pratiğim ağırlıklı olarak görsel hayal gücü, bilimsel teoriler, sanat, felsefe ve teknolojiden beslenen çoklu duyumsal deneyimler kurgulamak; bu süreçlerde ortaya çıkan form ve kavramları farklı teknolojik araçlar ile yorumlayarak, fiziksel ve dijital mekanlardaki yenilikçi görünümleri üzerine araştırma ve deneyler yapmak üzerine.
Görsel İletişim Tasarım bölümünden mezun olduktan sonra Fulbright araştırmacısı olarak San Francisco Art Institute’de Sanat ve Teknoloji üzerine yüksek lisansını tamamladın. Yeni medyayı ilk keşfettiğin dönem ne zamandı?
Bilgi Üniversitesi'ndeki lisans yıllarımda, Santralistanbul Kampüsünde bulunan Enerji Müzesi ve Sanat Merkezi'nde, o dönem Türkiye'de gerçekleştirilmişken kapsamlı medya sanatı sergilerinde öğrenci olarak çalışma fırsatım oldu ve dijital sanatlara olan ilgimi nasıl yönlendirebileceğime dair ufuk açıcı deneyimler elde ettim. Bu süreçte Avrupa ve Amerika'da katıldığım festivallerdeki gözlemlerim, araştırma ve okumalarım bu alan üretime adım atmamı sağlayan motivasyon oldu.
Fiziksel ve dijital alanlar arasındaki sınırları bulanıklaştıran çalışmalara imza atıyorsun. İnsan algısının ve deneyimin ön planda olduğu yeni medyanın bu alanı birçok insan için hala yabancı. En basit haliyle yaptığın işi nasıl tanımlarsın?
Çalışmalarımda "immersion" yani sarmalayıcı, çevreleyici, başka bir yerde olma hissini arttıran yöntemler aramak ön plana çıkan unsurlardan. Bu bazen bir sanal gerçeklik gözlüğüyle tamamen dijital bir ortamda kurgulanan bir görsel-işitsel deneyim de olabiliyor, bazen bir mimari yapının içinde çeşitli görüntü teknolojileri kullanarak da gerçekleşebiliyor. Bu deneyleri ve deneyimleri tasarlarken yenilikçi teknolojiler yardımıyla fiziksel dünyamızdan dijitale, dijital dünyadan da fiziksele nasıl aktarım sağlayabileceğinin farklı yollarını arayarak bir çeşit spekülatif, hibrit gerçeklikler yaratarak, daha önce deneyimlenmemiş zengin duyusal deneyimler oluşturmayı hedefliyorum. Arttırılmış gerçeklik, 3D yazıcılar, lazer kesiciler, mimari projeksiyon haritalama, farklı baskı yöntemleri bu yöntemlerden bazıları.
Sanat ve teknolojiyi çalışmalarında bir araya getiriyorsun. Teknik tarafın ağır olduğu bir üretim süreci görüyoruz, sanatsal yaklaşım ne zaman bu sürece dahil oluyor?
Her iki düşünme biçimi de aslında benim için ayrılmaz bir bütün ve kendimi ifade etmek için gelişmiş doğal bir sonuç. Sosyal anlamda daha sanatsal ortamlarda bulunduğumda daha teknoloji ile ilgili biri olarak algılanıyorum; teknoloji eksenli bir ortamda bulunduğumda ise sanatsal biri olarak. Bu durum, her iki ortamda da keyifli diyaloglar kurabilmemi sağlarken, yabancılaştırıcı bir etkisi de olabiliyor. Bu nedenle kendimi ya da çalışmalarımı açıklamaktan çok, izleyicinin eseri deneyimlemesini ve kendi bakış açısı doğrultusunda bir çıkarım yapmalarını tercih ediyorum.
Tasarım tarzımı üç kelimeyle ifade etmem gerekse fütüristik, mistik ve transandantal olurdu.
Tasarım sürecin tamamen dijital görünmesine rağmen analog tekniklerden yararlandığın oluyor mu?
Evet, çizim, fotoğraf ve video yardımıyla kompozisyon, doku ve renk için ilham bulabiliyorum. 2B ve 3B baskılar da form üretimimde etkili olabiliyor. Özellikle master yıllarımda atölyede geçirdiğim zamanlardan dijitale aktarmaya çalıştığım pek çok fiziksel düşünce biçimi var.
Bütün çalışmaların içerisinde tasarım süreci ve çıkan ürün bazında bugüne kadar seni en çok heyecanlandıran çalışma hangisiydi?
Aslında çalışmalarım kronolojik olarak incelendiğinde tek ve devam eden bir sürecin farklı dönemlerdeki değişen medyalarla farklı görünümleri olduğu görülebilir. Her biri bir bir yapbozun parçaları gibi ve bir araya geldiklerinde oluşan bütünsel algı ve bana hayatta sundukları deneyimlerin toplamı beni ilerlemeye ve keşfetmeye devam için heyecanlandıran faktör.
Sadece tasarım ve sanat teknikleri üzerine multidisiplinerlik yetmiyor; mühendislik, mimarlık, girişimcilik, kişisel marka oluşturma ve yönetimi gibi pek çok konuda bilgilenme ve farklı alanda güncel kalma gerekliliği de artıyor.
Bir röportajında, küçükken sihirbaz, bilim adamı ya da yönetmen olma hayalinden bahsetmişsin. Şuan baktığımızda aslında hepsi olmuşsun diyebiliriz. Rönesans dönemindeki multidisipliner tasarımcı kavramı günümüzde yeniden canlandı. Yeni nesil multidisipliner tasarımcı olmak noktasında ne düşünüyorsun?
Sanayi devrimi sonrasında gelişen nitelikli çalışan, üretmeyi amaçlayan ve uzmanlaşmayı dayatan eğitim sistemi artık günümüzün karmaşıklık seviyesinde zengin bir hayat deneyimi yaşayabilmek ve üretim yapabilmek için geçerliliğini yitiriyor. Sadece tasarım ve sanat teknikleri üzerine multidisiplinerlik de yetmiyor; mühendislik, mimarlık, girişimcilik, kişisel marka oluşturma ve yönetimi gibi pek çok konuda bilgilenme ve farklı alanda güncel kalma gerekliliği de artıyor. Bunun ödülüyse kurumsal bürokrasilerin sadeleşip yeteneğin aracılar olmadan direk olarak kitlelere ulaşabilmesi oluyor.
Yaratıcı üretimine uzun yıllardır yurt dışında devam eden bir tasarımcı olmana rağmen ülkemizde birçok sergide ve etkinlikte ismini görüyoruz. Uluslararası arenayla Türkiye’yi kıyaslarsan, dijital sanat noktasında nasıl bir konumdayız?
Türkiye çok değerli bir yetenek havuzu ve Türkiye'de yetişen pek çok sanatçı global dijital sanatlar çerçevesinde oldukça dikkat çekiyor. Bu alanda teknoloji üreten merkezlerden biri olmamamızın dezavantajlarına rağmen, yenilikçi araçları çok iyi kullanıyoruz ve özellikle estetik ve teknik açıdan çok kaliteli işler üretiliyor. Sanat dünyasında yeni medyanın gördüğü ilgi bir önceki 10 yıla göre çok daha ilerlemiş durumda ve bu da heyecanlı bir geleceğe işaret ediyor.
İlham tazelemek için neler yaparsın? Bu alanda ya da farklı disiplinlerde çalışmalarını merakla takip ettiğin isimler kimler?
Doğada vakit geçirmek, seyahat etmek, fotoğraf çekmek; müzik, sinema, bilim ve teknoloji dünyasındaki gelişmeleri takip etmek; bazen izolasyon, kendinle vakit geçirmek ve veri akışını kısmak tazeleyici olabiliyor. Politik doğruculukla alay edebilen tartışmalı komedyenler, araştırmacılar ve düşünürlerin kendilerini özgürce ifade ettiği podcastler son yıllarda en merak takip ettiğim ve entelektüel açıdan beslendiğim mecralar.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planların neler?
Kişisel geleceğim için daha optimistim ama insanlığın geleceği için endişeliyim. Şuan uzun vadeli planlar yapmak için zor bir dönem. Sade, bağımsız ve sürdürülebilir bir yaşam tasarımı üzerinde çalışmak en keyif aldığım projem.