Geliştirdiği doğal boyama ve dokuma yöntemleriyle kendine özgü bir sanat pratiği geliştiren Sanatçı ve Multidisipliner Tasarımcı Aslı Smith ile KTSM'deki son sergisi "Solar: Güneşe Dair" ve çalışmaları üzerine sohbet ettik.
Asli Smith kimdir?
Aslı Smith, İstanbul ve New York merkezli multi-disipliner bir tasarımcı ve sanatçıdır. 2016 yılında ismini “Güneşe Bakan Bitkiler” anlamına gelen, Latin kökenli Heliotrope kelimesinden alan Heliotropic Studio'yu kurdu. Çalışmalarında ekoloji ve doğa temaları öne çıkan, sanat ve zanaat kavramlarını bir araya getiren Aslı, işlerinde doğadan gelen materyaller ve atık malzemeler kullanır.
"Bitkiler, yiyecek atıkları, doğadan malzemeleri dönüştürerek başka şekillerde kullanmak, kendi boyalarımı kendim üretmek, doğal süreçleri ve renkleri araştırmak, evimi, atölyemi bir nevi laboratuvar gibi kullanmakla başladı her şey. "
Doğadan gelen materyalleri dönüştürerek doğayla yeni bir iletişim geliştirdiğin sanat pratiğinin ortaya çıkış sürecinden bahseder misin?
Aslında bu süreç benim 2012 yılında doğal boyamaya olan ilgimle başladı diyebiliriz. Bu zamana kadar daha çok illüstrasyon ve grafik tasarım alanında calışıyordum. Bitkiler, yiyecek atıkları, doğadan malzemeleri dönüştürerek başka şekillerde kullanmak, kendi boyalarımı kendim üretmek, doğal süreçleri ve renkleri araştırmak, evimi, atölyemi bir nevi laboratuvar gibi kullanmakla başladı her şey. Doğal boyama aslında doğa ile bağ kurmanın bir yolu. Bitkilerin isimlerini öğrenmeye başlıyor, doğadaki renklerin farkına varmaya başlıyorsunuz. Sabır ve konsantrasyon gerektiriyor. Yavaşlamayı öğretiyor size. Yurt dışında çeşitli ustalardan bu konularda dersler aldım, bol kitap okudum, deneyler yaptım. En çok da kendi kendimi eğittim. Bütün bu edindiğim bilgiler, yaptığım araştırmalar benim tasarımcı/sanatçı kimliğimle harmanlandı, ürettiğim diğer işlere yansıdı.
Çalışmalarında ekolojik baskı gibi özgün baskı ve boyama teknikleri kullanıyorsun. Nedir ekolojik baskı, biraz anlatır mısın?
Ekolojik baskı buhar yardımıyla bitkinin suretinin pigmentiyle birlikte kağıda ya da kumaşa aktarılmasına verilen isim. Aslında ben işlerimde tam olarak ekolojik baskı tekniğini kullanıyorum diyemem. Boya ve baskı için kendi geliştirdiğim bazı özel teknikler kullanıyorum. Bunların içinde buharlama ve kaynatma da var.
Doğal teknikler kullanan bir sanatçı olmanın yanı sıra aynı zamanda grafik kökenli bir tasarımcısın. Çalışmalarının tasarım süreçlerinde dijital tekniklerden de faydalanıyor musun?
Bu yaptığım işe göre değişiyor. Tasarım odaklı projelerde evet. Photoshop, illustrator kullanıyorum. Sergideki işlerde dijital teknik yok.
"Dokumanın meditatif, o çok basitmiş gibi görünen ama bir o kadar da kompleks dünyası beni büyülüyor. Üretim süreci ve kullandığım malzemenin yavaşlığı, sergideki işlerimin odak noktası."
Son sergin "Solar: Güneşe Dair" ile “İyi Bak Dünyana” hareketine öncülük yapan Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’ndesin. Doğadan malzemeleri dönüştürerek meydana getirdiği dokuma resimlerinden bir seçki sunan sergi fikri nasıl ortaya çıktı, senden dinlemek isteriz.
Sergi için çıkış noktası aslında benim Kale Tasarım ve Sanat Merkezi’nin gerçekleştirdiği “Atığın İhtimalleri: Biçim ve Süreç” sergisi için yaptığım Solar 02 adlı iş oldu. Bu işimde renk için atık avokado çekirdeklerini kullanmıştım. Organik atıklar benim üzerine kafa yorduğum bir konu. Dünyada her yıl üretilen yiyeceklerin neredeyse üçte biri çöpe gidiyor. Ürettiğim boyaların bir kısmının organik atıktan gelmesi, önemli benim için. Yumurta, soğan, nar kabuğu, kahve posası, avokado çekirdekleri, fındık kabuğu mutfağımdan çıkan atıktan dönüştürdüğüm malzemelerden bazıları.
Solar: Güneşe Dair sergisi de Solar 02 isimli işimin devamı niteliğinde oldu. Eski uygarlıklar güneşten ilham almışlar, güneşe tapmışlar, yeryüzü güneşin etrafinda dönüyor, bitkiler güneşle hayat buluyor; benim kullandığım bütün doğal renkler de güneşe göre değişiyor. Güneş aslında her şeyin merkezinde; Güneşe dönmek, onun iyileştirici gücüyle hayat bulmak, yeryüzü ile bağ kurmak düşüncesi de buradan geliyor.
Solar’daki işler pandemi sırasında çoğunluk atık yiyecek ve doğadan gelen malzemelerle renklendirdiğim resimlerimi dokumaya başlamamla ortaya çıktı. Kendi desenlerimi parçalara ayırıp, elimdekini dönüştürmek ve yeniden bambaşka bir sekilde kurgulamak. Kullandığım, dokuma resim kelimesi de buradan geliyor. Kağıt kullanıyorum, çünkü kendimi en yakın hissettiğim malzemelerden biri. Aslında ben 4 yıldır dokuyorum ve dokumayı öğreniyorum. Atık yünlerden, kablolara değişik malzemelerle dokudum, bir çok dokuma tezgahını deneyimledim. Dokumanın meditatif, o çok basitmiş gibi görünen ama bir o kadar da kompleks dünyası beni büyülüyor. Üretim süreci ve kullandığım malzemenin yavaşlığı, sergideki işlerimin odak noktası.
Geçtiğimiz sene yine Kale Tasarım ve Sanat Merkezi bünyesinde gerçekleştirilen “Atığın İhtimalleri: Biçim ve Süreç” projesi için üretmiş olduğun "Solar 02” adlı eserin oldukça ses getirmişti. Gezegenin karşı karşıya olduğu gıda israfı ve iklim krizi gibi önemli problemler karşısında sanatçılara ve tasarımcılara ne tür bir rol düşüyor sence?
Farkındalık oluşturmak ve sürdürülebilir malzemeler kullanmak diyebilirim. Tüketim alışkanlıklarımızın değişmesi, geri dönüşümün ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaşması ve doğal kaynakların bilinçli kullanılmasında yaptıkları işlerle hem sanatçı hem tasarımcılar önemli roller oynayabilirler.
İlham tazelemek için neler yaparsın?
Yürüyüş, parklara gitmek, müzik, arkadaşlarımla sohbet etmek, atölyemde malzeme ile oynamak, şehir, ülke değiştirmek ilk aklıma gelenler.
Gelecek için heyecanlı mısın? Planlarında neler var?
Heyecanlıyım sanırım. Aklımda şu aralar restoran yiyecek atıkları ile ilgili bir proje var.