Sanat, mimari ve ışık pratiği arasındaki çizgide üretimlerini gerçekleştirerek renk, ışık ve malzeme kullanımıyla büyüleyici bir performans yaratan çağdaş tasarımcı April Key ile çalışmaları ve üretim pratiği üzerine sohbet ettik.
April Key kimdir? Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
Şu anda Yorkshire (İngiltere) ve İstanbul arasında yaşayan sanatçı ve tasarımcıyım. Çalışmalarım sanat, mimari ve ışığın kesişimi etrafında dönüyor. Aslen Kuzey Yorkshire, Scarborough'luyum, ancak çocukluğumun ilk yıllarını ailemin mesleği nedeniyle Kıbrıs'ta geçirdim. 2009 yılında Edinburgh College of Art'ta İç Mimarlık eğitimi alarak sanatsal yolculuğuma başladım. Daha sonra İstanbul Teknik Üniversitesi'nde eğitimime devam ettim. İstanbul beni büyüledi ve on yıl daha kalmaya karar verdim, sonunda orada bir stüdyo kurdum ve ekibimle birlikte heykellerimi üretmeye başladım.
Mimari, ışık ve sanatın sınırlarını bulanıklaştırdığınız çalışmalarınız, izleyicilerde muhteşem bir deneyim sunuyor. Bu disiplinlerin birleşimi sizin için nasıl bir yaratıcı potansiyel sunuyor?
Çalışmalarım, bahsettiğiniz üç disiplinin eşit bir dengesi, ancak yeni bir projeye yaklaşırken devreye girdikleri sıra daha sistematik. Çevre ya da mimari benim sanatsal pratiğimde başlangıç ve merkezi bir role sahip. Kendimi yalnızca dış mimari arazi yapısına yanıt veren heykeller üretmeye değil, aynı zamanda iç mekanların benzersiz bağlamlarıyla etkileşime giren sürükleyici enstalasyonlar yaratmaya adadım. Bu 'sürükleyici' kelimesi, ışığın ve sanatın benim için devreye girdiği yer. Işık, göz için 'kışkırtıcı' ve 'sanat' da onlarla konuşan görsel dili oluşturuyor.
Ocean Drive objeleri, İstanbul’da bulunan eski bir pazar yerinde bulunan bir paket Kodachrome filmle başladı. Bu rastlantısal keşfiniz ve Ocean Drive serinizin hikayesinden bahsedebilir misiniz?
2018'de İstanbul'da Feriköy bit pazarında eski bir Kodachrome film paketi buldum. Her zaman eski film negatiflerini toplamışımdır; çünkü insanların çekmeyi seçtikleri anılar beni büyüler ve genellikle günümüzde kaçırdığımız bu canlılığı ve tuhaflıkları gösterirler. Bahsettiğiniz bu filmleri dijital ortama aktardıktan sonra, 1950'lerin başında ABD'ye taşınan, bir Cadillac satın alan ve Miami'ye yerleşmeden önce onu eyaletlerin çoğunda gezdiren bir Türk çiftin çarpıcı hikayesini ortaya çıkardılar. Bunlar 120 film negatifinden oluşan büyüleyici bir koleksiyondu ve benim için büyük bir ilham kaynağı oldu. Bu filmlerin çoğunda Miami'nin mimarisi yer alıyordu ve kodachrome oldukları için renkleri oldukça doygundu. Amacım bu yitip giden anıları alıp onları sürekli büyüyen modern-retro bir şehir manzarasını andıran güçlü heykelsi 3D heykeller halinde ölümsüzleştirmekti. Ocean Drive objeleri, el üflemeli neon heykellerden oluşan ve ömür boyu üzerine bir şeyler inşa etmeyi umduğum, devam etmekte olan bir seri.
Çalışmalarınızda pleksi ve cam neonun fiziksel özelliklerini nasıl kullanıyorsunuz? Bu malzemeler, sanatsal anlatımınıza nasıl katkıda bulunuyor? Bu malzemeler sizin için hangi zorlukları ve yaratıcı olanakları beraberinde getiriyor?
Ocean Drive'ları yapmaya başladığımda, dayanıklılığı ve esnekliği nedeniyle pleksi kullanıyordum. Bu, temiz kenarlarla yumuşak bir form yaratmak için bir avantajdı. Ancak o zamandan beri çevre üzerindeki etkisini keşfettim ve Arts Council England'dan yakın zamanda aldığım fon sayesinde çalışmalarımı seramik 3D baskı ve geri dönüştürülmüş plastikler gibi çevre dostu ve ergonomik yöntemler kullanarak geliştirmeye devam edeceğim.
"Kendimi yalnızca dış mimari arazi yapısına yanıt veren heykeller üretmeye değil, aynı zamanda iç mekanların benzersiz bağlamlarıyla etkileşime giren sürükleyici enstalasyonlar yaratmaya adadım. Bu 'sürükleyici' kelimesi, ışığın ve sanatın benim için devreye girdiği yer. "
Bize üretim sürecinizden biraz bahsedebilir misiniz? Analog mu yoksa dijital tekniklere mi daha yakınsınız?
Stüdyomu kurduğumda daha çok analog taraftaydım, ancak geçen yıl içinde pratiğim her ikisinin de harika bir karışımına dönüştü. 3D fiziksel çalışmalarımın yanında dijital animasyonlar yaratmayı seviyorum, izleyiciye daha fazla boyut ve hayal gücü katıyor. Genel üretim sürecim fotoğraf/eskiz/resim gibi analog çalışmalarla başlıyor, ardından bunları dijital 3D olarak oluşturup formla oynuyorum ve son olarak 3D fiziksel heykeli yapıyorum. Yani aslında tüm medyumların tam bir döngüsü.
Bugüne kadarki çalışmalarınız arasında sizi en çok heyecanlandıran eseriniz hangisiydi?
Mart ayında çok iddialı bir enstalasyon yaptım. İngiltere’ye özgü bir ahır yapısı olan tarihi bir 'gin-gang' içinde 86 parçalık, asılı bir neon tüp enstalasyonuydu. Birleşik Krallık Northumberland'daki Charlton Hall'da yer alan bu yapı miras listesinde yer alıyor. Her bir cam tüp elle üflendi ve ardından metal çubuklara tek tek monte edildi. Çok yoğun bir emek gerektiriyordu. Bölgedeki açık bir gece gökyüzünü yakalamak ana konseptimdi, bu nedenle 'uzun pozlama' fotoğrafçılığından ilham alarak ışığın hareketini kendi pratiğimle birleştirdim. Renk seçiminde ise Vincent Van Gogh'un yıldızlı gecesinden esinlendim.
Bu alanda ya da farklı disiplinlerde çalışmalarını merakla takip ettiğiniz isimler kimler?
Farklı disiplinlerden pek çok kreatifi takip ediyorum ama dikkatimi çekenler genellikle renk ve/veya ışığa en az benim kadar sevgi duyanlar oluyor. Thomas Jackson, Ingo Maurer, Liz West, Fred Tschida, Thrush Holmes, James Turrell, Meagan Streader ve Olafur Eliasson şeklinde devam edebilirim.
Gelecek için heyecanlı mısınız? Planlarınızda neler var?
Teknoloji ve eski el sanatlarının birlikte keşfedilmesini dört gözle bekliyorum. Cam ve seramik üretimi gibi şeyleri dijital teknolojilerle harmanlamak; bunun sonuçlarının çok ilginç ve faydalı olacağını düşünüyorum. Yaklaşan diğer projeler arasında sürükleyici bir neon ve müzik koreografili depo etkinliği yer alıyor (resident advisor UK'de 'Weils' araması yapın). Bu etkinlik, keşfetmekten heyecan duyduğum bir şey olan müzik prodüksiyonunun yanı sıra büyük ölçekli neon üretiminin bir sonucu olacak. Ayrıca Neon Workshops'ta (@neonworkshops) katılımcıları proje geliştirme ve üretim sürecimden geçirecek olan 'Render to Reality' adlı 4 günlük bir masterclass düzenliyorum.