Berke Yazıcıoğlu’nun resim ve grafikle iç içe geçen üretimleri, 19 Mart’a kadar Dirimart Pera’daki “Gece Vakti” sergisinde.
Beden ve objelerin arzu nesnelerine dönüşümleri “Gece Vakti” sergisinde izlemeye açılıyor. Londra’da yaşan sanatçının bu keşfe dair kurduğu diyalog, sergide izleyiciye de açılan alanla onların deneyimiyle bütünleşecek ferahlığı yaratıyor. Sanatçıyla sergisi, görsel lisanı ve kendi üretimlerine bakışı hakkında söyleştik.
“Gece Vakti” son dönem üretimlerini bir araya getiriyor. Sergide kompoze ettiğin fikir nedir?
Özel alan ve özel aktivitelerin kamusal alana dökülmesi fikrinden yola çıkıyor. “Gece Vakti” isminin yansıttığı elementlerden biri de bu; yalnızken, kimse bakmıyorken yapılanlar. Özel ve kişisel şeyler aynı zamanda evrensel olabiliyor, bunu biraz mizahla yansıtmaya çalışıyorum. Seyircinin kendi kişisel dünyasına korkmadan bakabilmesine yardımcı olmak, onu yaramazlık yapmaya teşvik etmek istiyorum.
Cinsiyetsiz kimlikler üzerinden erotizme yaklaşımın hem keskin hem yalın duyuluyor. Bu ritmi nasıl yakaladın?
“Hem kesin hem yalın” bence çok güzel bir tarif, teşekkür ediyorum. Seyirciye net bir görüntü sağlamak için göstermek istediğim obje ya da figürü izole etmeyi seviyorum. Resimde bir gizem olabilse de görünenin ne olduğu hakkında karışıklık olmasın istiyorum. Bu bazen boş bir arka planla sonuçlanıyor, bazen figürün yakından kırpılmasıyla. Bazı işlerde görülebilir cinsiyet kavramı olsa da bazılarında figürün kendisinin ön planda olmasını tercih ediyorum. Böyle durumlarda cinsiyet, yaş, karakter gibi kavramları figürden ayırarak seyirciye daha saf bir nesne gönderebiliyorum.
Resimlerinde kesilmiş imajlar üzerinden izleyiciye alan açarak onlarla kurduğun bir ortaklık var. Diyaloglarla büyüyen söylemin senden hangi parçaları alıyor?
Kırpılmış sahneler hem kendim hem seyirci için bir keşif süreci yaratıyor. İmgeleri, figürleri içgüdüsel olmayan şekillerde kesmeye çalışıyorum; resmin önemli olan kısmını göremiyoruz gibi, cep telefonuyla yanlışlıkla çekilen bir fotoğraf gibi. Çerçeveye tam ortaladığım objelerle beraber, sadece kenarı ya da alt kısmı görünen figürler de yansıtıyorum. Seyirci devamını görmek istesin, perdenin altında ne var merak etsin.
Sergide yer alan grafiksel çizgiler üzerinden resimsel üsluba yaklaşan işler sanat tarihinden birçok referans taşıyor. Resimlerine bakarak tasavvur edilemeyecek ilhamların kimler?
Grafik görsel lisanımın hem estetik hem stratejik nedenleri var. Resimlerimi iletişim aracı olarak kurmaya çalışıyorum. William S. Burroughs ve David Wojnarowicz gibi, sanat pratikleri tamamen iletişim ve hikaye anlatmaya yönelik sanatçılar ilgimi çekiyor. Cinsellik, tabu ve sansür fikirlerini yansıtarak seyirciyi kendi iç dünyasıyla ilgili eğitmeyi başarıyorlar.
Sanat tarihi çerçevesinde bakılınca grafik lisan ve grafik renkler bazen Pop Art cagrısımları yapıyor, bu biraz tesadüf diyebilirim. Grafik tasarım pratikleri yağlı boya resim materyalleriyle uygulandığında ortaya çıkan görsel lisan bu oluyor. Pop Art'tan tamamen ayrı olduğumu da söyleyemem; Warhol, Haring, ve Rauschenberg gibi figürler yerine; Hockney ve Lichtenstein tarafı beni daha cok ilgilendiriyor.
Yaratıcı endüstrinin çemberindeki moda ve yayıncılık üzerine çalışıyor olmak sanat üretiminle hangi eksende kesişmeye devam edecek?
Ana hedefim iletişim olduğu için resim ve reklam dünyalarının ikisinde de bulunmaya devam etmek istiyorum. Büyük ölçüde kendimi ressam olarak görüyorum, grafik tasarım pratiğimi de bunu desteklemek üzere uyguluyorum denebilir. Daha genel baktığımızda, yaratıcı endüstrilerin ilerde ne şekilde karışmaya devam edeceği hakkında bir öngörüde bulunamıyorum. 10 yıl önce ben üniversiteye başladığımda güzel sanatlar ve reklam sanatları birbirlerinden çok ayrıydı. Hem “fine art” dünyasında çalışıp hem de moda dünyasında bulunmak mümkün değildi. Biri diğerini eliyor gibi bir durumdu. Şimdi bunlar epeyce karıştı. Güzel sanatlar çevresi, akademikliği ve ulaşılamazlığıyla mücadele etmek için moda dünyasından; moda dünyası da kavramsal boşluğunu örtmek için güzel sanatlar çevresinden onay alıyor. Bu açıdan bu dönem, benim gibi çalışan birçok sanatçı için bir fırsat. Yaptığım işlerde kavramsal iletişim kurabilmekle beraber, fiziksel özellikleriyle “güzel” obje yaratabilmek de benim için önemli.